• Sınıf Seçiniz

  • Branş Seçiniz

  • İçerik Türü

  • Ara

Kırım Nerededir? Kırım Hanlığı ve Kırım Tarihi

Karadeniz’in kuzeyinde 29° – 36° doğu meridyenleri ile 44° – 46° kuzey paralelleri arasında yer alan Kırım; kuzeyde Orkapı berzahı ile anakaraya bağlanan, doğudan Azak Denizi, güney ve batıdan ise Karadeniz ile çevrelenen bir yarımada olup tarih boyunca Karadeniz’in egemenliği ve sosyo-ekonomik yapısı bakımından önemini muhafaza etmiştir

Kırım Hanlığı 1441-1783 yılları arasında Kırım’da hüküm sürmüş Kırım Tatar devletidir. Altın Orda’nın yerini alan dört Hanlıkların en uzun süre hüküm sürenidir.
13. ve 14. yüzyıllarda Rusya’nın içlerine ilerleyen Tatar kabileleri, göçebe yaşamlarını bırakarakKırım’a yerleşiyordu. Altın Orda’nın yıkılmasından sonra bu bölgede başlayan hakimiyet kurma yarışı Cengiz Han’ın oğullarından Cuci’nin küçük oğlu Toka Temür soyundan gelen ve Tatarları yöneten Hacı Giray tarafından kazanıldı.

Hacı Giray ölünce oğlulları Mengli ile Nur Devlet arasında taht kavgası yaşandı.1475′te bölgeyi fetheden Gedik Ahmet Paşa ile Osmanlılar duruma el koydu ve Mengli Giray, han ilan edildi.

1551′de tahta geçen I. Devlet Giray, 1571′de başarılı bir seferle Moskova’yı kuşattı.Çerkezler, Nogaylar ve Kıpçaklar gibi halklardan oluşan büyük ordusuyla Rusları yendi ve Moskova’yı yaktı (Moskova Yangını).Bu seferden sonra Devlet Giray, ertesi yıl için tüm Rusya’yı içine alan büyük çaplı bir fetih planı hazırladı, ama 1572′de Moskova’nın 60 km güneyinde, Molodi’de uğranılan büyük yenilgi üzerine plan iptal oldu (Molodi Savaşı).

Bu dönemde ayrıca Moskova’ya karşı savaşçı ve tampon bölgelerde yaşayacak nüfus olarak bir çok Türk boyu hanlık topraklarına yerleştirildi.Özellikle 16. yüzyılda Tatar orduları bugünkü Belarus,Polonya ve Moldova’nın bulunduğu topraklara çokça sefer düzenledi.Güneyde ise Don-Volga Projesi’ne destek olundu.

Devlet Giray’ın 1577′de ölümünden sonra, Kırım’da taht mücadelesi başladı. 1588 tarihinde tahtı “Bora” lâkaplı İkinci Gâzi Giray ele geçirdi.İkinci Gâzi Giray, Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı ama 1607′de vebadan öldü. 17. yüzyıl ortalarına gelirken de hem Rus Ordularıyla hem de başıbozuk birliklerle yağmalara girişen Kozaklarla mücadele edildi.

Ruslarla yapılan 1676-81 Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti, Ruslarla görüşme yapma yetkisini Kırım Hanlığı’na verdi.Kırım Hanı Murat Giray da Ruslarla 20 yıllık bir barış imzaladı.

17. yüzyılın sonlarına gelirken Moskova çarlığı artık güçlü bir devlet olan Rus İmparatorluğu hâline gelmişti; Tatarlar için artık Moskova’yı yağmalamak veya vergiye bağlamak çok zordu. Moskova dışında ise Lehistan oldukça güçlenmiş, Rusya’nın her yerine yayılan Kozaklar ise devamlı akınlarda bulunacak konuma gelmişlerdi.

II. Viyana Kuşatması’nda da Murat Giray ve Kırım Ordusu Osmanlılara yardıma gelmiştir; ama bazı kaynaklar bu kuşatmada Murat Giray’ın Viyana’yı kurtarmaya gelen Lehlerin önünü bilerek kesmediğini yazar, yânî kuşatmanın başarısızlığı Murat Giray’a mâl edilir. Bu bilgi tam olarak doğrulanmış değildir. Viyana başarısızlığından sonra Murat Giray azledildi ve İkinci Hacı Giray tahta geçti. İkinci Hacı Giray’ın çok kısa süren hanlığından sonra, 1684′te tahta geçen ve parlak bir hükümdâr olan I. Selim Giray, Kutsal İttifak güçlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı giriştiği savaşlarda önemli rol oynadı; Rusların Kırım Seferleri’ni, Lehlilerin 1687-1688 seferlerini püskürttü, dört kez geçtiği Kırım tahtında büyük başarılar elde etti.

Selim Giray’ın başarılarına rağmen Osmanlı Devleti bu savaşları kaybedip Karlofça Antlaşması’nı imzaladı. Sonraki dönemlerde Osmanlı’nın Avrupa karşısında gerilemesi ve Rus Çarlığı’nın büyük yükselişi Kırım’ı oldukça etkiledi.

1735-1739 Osmanlı-Rus Savaşı içerisinde, 1736′da, Ruslar Bahçesaray’a kadar inip bölgeyi yağmaladılar.

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nda; Besarabya 1770′lerde, Kırım Yarımadası da 1771′de, Ruslar tarafından işgal edildi. Bu saldırılara Kırım Giray karşı koymaya çalıştı. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp bağımsız hale getirildi.Sadece dînî işler içinOsmanlı halifesinin yetkisi tanındı.

1777′de Rus yanlısı olarak bilinen Şâhin Giray tahta geçti, Osmanlı yanlısı olan II. Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray’ı yenemedi. Bu dönemde Ruslar bölgeye çokça Slav göçmen yerleştirdiler. 1779′da imzalanan Aynalıkavak Tenkihnamesi ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırım’dan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Giray’ı tanıması maddelerini kabul edildiyse de Ruslar antlaşmaya uymadı. 1783′te II. Katerina’nın emriyle Kırım işgal edildi. Artan Rus etkisine karşı halk ayaklandı ve Bahadır Giray tahta geçirildi, Şâhin Giray ise Ruslar’a sığındı; 1785′te Şâhin Giray Rus Ordusu’nu arkasına alarak Kırım’a geri geldi.Daha sonra Ruslar’dan istediğini bulamayıp İstanbul’a sığındıysa da önceki hareketlerinin bedeli olarak Rodos’a sürülüp orada idam edildi.

Osmanlı Devleti Kırım’a giren Rus Ordusu’na karşı yeni bir savaşa giriştiyse de başarılı olamadı ve 1792′de Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya ilhâkını kabul etti.
Kırım Hanlığı’nın ilk başkenti Salaçık’tı, 1532′de I. Sahip Giray başkenti Bahçesaray’a taşıdı.Hanlık buradaki “Hansaray”dan yönetiliyordu.

Osmanlılar Kırım yarımadası’nın kıyılarını Cenevizliler’den alıp, buraları Kefe Sancağı’na bağlarken, Kırım Hanlığı da geride kalan bölgeyi; kuzeydeki bozkırları ve bugünkü Ukrayna’daki bazı şehirleri yönetiyordu.Kırım Hanı Osmanlı sultanı tarafından atanmıyor, ama başa geçmek için sultandan onay alıyordu.

Kırım Osmanlılar için daha çok müttefik devlet statüsündeydi; Kırım hanları, Kırım’da kendi adlarına parabastırıyor ve kendi adlarına hutbe okutuyorlardı.Osmanlılar da Ukrayna bozkırlarının sadece Kırım yönetimine ait olduğunu kabul ediyordu.Osmanlılar Kırım Hanlığı’ndan vergi almıyor, hatta seferlerde başarılı olurlarsa onlara vergi bile ödüyorlardı.

Kırım Hanlığı dış ilişkilerinde bağımsız bir devlet gibi davranabiliyordu; 16. ve 17. yıllarda Moskova’ya karşı Lehistan ve Kozaklar ile yapılan ittifaklar bunu doğrular niteliktedir.

Hanlık 18. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nin herhangi bir etkisi değerlendirmeye alınmadığında bile Avrupa’nın enönemli güçlerinden biriydi.
Kırım Hanlığı’nın ekonomisi deniz ticareti ve yapılan seferlerin başarısı ile doğrudan alâkalıydı.

Hanlık, Osmanlı Devleti’nin Avrupa seferlerine çokça asker gönderiyordu, bir süre sonra Kırım süvarileri Osmanlılar için vazgeçilemez askerler olmuşlardı. Savaş kazançları ise hem Osmanlı ekonomisine hem de Kırım ekonomisine yarıyordu, bu yüzden Osmanlı orduları Avrupa’da geri çekilmeye başlayınca Kırım ekonomisi de bozulmaya başladı.

Kara ordusu esas olarak atlılardan oluşmaktaydı. Atlılar; hanın kapıkulları, merkez askerleri ve kabile-boy kuvvetleri orduyu oluşturuyordu.

Kapıkulları, maaşları Osmanlı sultanı tarafından verilen hanın hassa kuvvetleriydi; ilk defa 1532′de Sâhip Giray İstanbul’dan gönderilirken, yanına padişah tarafından 60 topçu, 300 cebeci, 1.000 sekbandan mürekkep bir kuvvet ile 40 müteferrika, 30 çavuş ve 60 tımar ve zeamet sahibi verilmiş idi.

Kırım kuvvetlerinin esas kısmını teşkil eden atlılar ise klâsik bozkır geleneklerini bozmayan, bu yüzden de ateşli silâhlara rağbet etmeyen askerlerdi. Hanlığın topçu ordusu ise yoktu, Osmanlılar da, Kefe üzerinde zaman zaman uyanan iddiâlar sebebi ile, hanlığın bir topçu kuvvetine sahip olmasını istememişlerdi.

Kırım Orduları’nın aynı Osmanlılar gibi “sefer” dedikleri büyük askeri harekatlar han tarafından yönetiliyor ve bunlara fazlaca asker katılıyordu. “Çapul” denilen küçük saldırılar ise genelde bir asilzadenin askerleri tarafından hanın yabancı devletlerle yaptığı anlaşmalara uyarak dikkatle seçilen bölgelerde yapılıyordu. Çapullardan çokça köle ele geçiriliyordu.

Kırım için bir diğer önemli gelir kaynağı da kölelikti. Tatar askerlerinin “bozkır hasatı” adıyla Rusya bozkırlarından ve Kafkaslardan topladığı insanlar gerek köylerde çalıştırılmakta, gerekse satılmaktaydı. Bu kölelerin gelirinden han yüzde 10 ila 20 arasında değişsen “savğa” adlı bir miktar pay alıyordu. Bazı araştırmalara göre Kırım Hanlığı’nın yaşadığı süre içerisinde Ukraynalı, Kafkas, Çerkes, Rus, Leh gibi bir çok milletten toplam 3 milyon kişi köle pazarında kullanılmıştı. Bu kölelerden en ünlülerinden biri de Hürrem Sultan’dı.

Yorum Yazarken Türkçe Kurallarına Uyarak Yazınız Lütfen!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Menü