Osmanlı Devleti’nde millet sistemi, devletin adalet ve hoşgörü politikasına dayanan; müslüman olsun gayrimüslim olsun tüm halkın “Osmanlı” sayılması esasına dayanır. yönetime katılmayan, devlete vergi veren halka reaya denirdi. farklı
Osmanlı Devleti’nde toplumun etnik yapısı kozmopolittir. birçok ırktan ve dinden insan osmanlı topraklarında yaşamıştır. ancak Osmanlı Devleti ilk kurulduğu dönemde halkının tamamı Türklerden oluşmaktaydı. Osmanlı Devleti sınırlarını genişletip imparatorluk
Osmanlı Devleti’nde hukuk sistemi şer’i ve örfi olmak üzere iki temele dayanmaktaydı. Şer’i hukuka islam hukuku ya da fıkıh da diyebiliriz. Şer’i hukukun özü Kur’an, hadis, icma ve kıyasa
Atatürk dönemi dış politikasını 1923-1939 yılları arasında ele alabiliriz. Kurtuluş Savaşı’nda verilen büyük mücadele sonucu zaferle çıkılmasının ardından imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin tam bağımsızlığı uluslararası alanda resmen
Divan-ı Humayun; Osmanlı Devleti’nde devlet işleriyle ilgili konuların görüşüldüğü bir çeşit danışma organıdır. burada alınan kararlarda son söz padişahındır. Divan-ı Humayun Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı Orhan Bey tarafından kurulmuş,
Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak adına yapılan ıslahatları takiben Osmanlı Devleti’nde meşrutiyet ilan edilerek yönetimde önemli bir değişime gidilmiş; Osmanlı Devleti mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçmiştir. I. Meşrutiyet (1876) ve
Osmanlı Devleti’nin devleti kurtarmak adına gösterdiği çabalardan biridir. 1839 yılında tüm osmanlı halkına eşitlik sağlayabilmek adına ilan edilen Tanzimat Fermanı istenilen sonucu verememiş (Tanzimat Fermanı ile ilgili bilgi için;
Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti’nde yapılan ıslahatların en önemli aşamalarındandır ve demokratikleşme yolunda atılmış olan ilk adımdır. Padişah Abdülmecid döneminin Hariciye Nazırı (günümüzün Dış İşleri Bakanı) Mustafa Reşit Paşa tarafından
Kurtuluş Savaş’ının silahlı mücadele aşamasından sonra hızla yeni kurulan devletin kurumlarında ve uygulamalarında düzenlemelere gidildi. Amaç çok daha çağdaş ve geleceğe güvenle bakan bir yapı oluşturmaktı. Bu bağlamda kültür,
Avrupa’da 15. ve 16. yüzyıllarda Rönesans, Reform, Coğrafi keşifler gibi gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti “büyük bir imparatorluk” olmanın verdiği rahatlıkla bu önemli gelişmelere kendini kapatmış ancak bu durum uzun