Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Roman Özeti
Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanında kahramanımız annesiyle birlikte eski bir evde oturan 15 yaşında bir gençtir. dizindeki rahatsızlıktan dolayı acı çeken genç, bu yarası nedeniyle devamlı hastaneye giderek pansuman yaptırmak zorunda kalmaktadır. Pansumandan döndüğü bir gün Erenköy’deki uzaktan akrabalarına gitmeye, orada istirahat etmeye karar verir. Erenköy’deki köşk, yeşillikler içerisinde bahçesinde havuzu olan çok güzel bir yerdir. Yazarın akrabası olan Paşa yazara değer veren eski bir emeklidir. Yengeyse gence içten içe kızan birisidir. Nüzhet’e gelince gencin sevdiği ancak hiçbir zaman sevdiğini söyleyemeyeceği şımarık bir paşa kızıdır. Erenköy’de onunla geçirdiği günler hem çok güzel hem de üzücüdür. Yenge Nüzhet’i isteyen Dr. Ragıp’a hemen söz kesilmesi taraftarıdır. Nüzhet ise bu konuda ne düşündüğünü belli etmemekte adeta yazarın duygularıyla oynamaktadır. Yengesinin Nüzhet’e mikrop geçebileceği uyarısını duyan genç, evine dönmeye karar verir. Bir yandan yaralarının ve ağrılarının artması bir yandan manevi üzüntüleri bu gencin sık sık doktora gitmesine neden olur.
Dr. Mithat bu konuda onun en büyük yardımcısıdır. En kötü zamanlarında hep o yanındadır. Nihayet bir gün korktuğu başına gelir ve ayağının kesileceğini öğrenir. Çok üzülmüştür. Bu üzüntüyle hastane odasında bayılır. Ameliyat günü gelmiştir. Sonuçta bağı kesilir. Artık o sakat bir insandır. Bunu düşünmek hayatı daha zor hale getirmektedir. Bu arada Nüzhet’in düğün davetiyesi gelmiştir. Dr. Ragıp Bey’le yarın evlenip Berlin’e gidecektir. Yazarın da hastaneden taburcu olma günü gelmiştir. Yaşam onu iyice korkutmaktadır. Ancak kuvvetli olması gerektiğini düşünmektedir. Hastaneden çıkma günü gelir, yanında yine annesi, Dr. Mithat Bey ve arkadaşı vardır. Bu odada daha bir çok kişilerin ızdırapla inleyeceklerini düşünerek hastaneden ayrılır.
kaynak: domat.us