Fıkralarında ya inatçı eşeğine söz geçirme çabasında olan ya başındaki kavuk, sırtındaki cübbeyle çekişen ya da karısı, çocuğu, komşusu gibi çeşitli kimselerle tartışan, bazen onları azarlayan bazen uyaran ama hiçbir zaman sevimliliğini kaybetmeyen Nasreddin Hoca, Türk mizah dehası ve bir halk filozofudur.
Nasreddin Hoca’nın doğum yeri ve doğum yılı kadar yaşadığı çağla ilgili bilgiler de yeteri derecede aydınlanmış değildir. Nasreddin Hoca’nın türbesi Akşehirde’dir. Türbenin üzerinde hocanın adı ve tersine yazılmış rakamlarla ölüm tarihi (1284) yazılıdır.
Hoca’nın bir çok fıkrasında Akşehir ve Akşehirlilerin sık sık anılmasından ötürü kendisinin son yıllarını bu kasabada geçirdiği ve burada öldüğü kuvvetle muhtemeldir. doğum yerinin ise Sivrihisar’ın Horto köyü olduğu düşünülmektedir.
Selçuklu dönemi bilginlerinden Pir Ebi ve Hace-i Cihan ile çağdaş olduğu sanılan Nasreddin Hoca’nın 1208-1209 yıllarında doğduğu söylenebilir. Babası, Horto köyünde yıllarca imamlık yapan Abdullah Efendi’dir. ilköğrenimi köyünde yapan Nasreddin, babasının ölümü üzerine kendisine verilen imamlık görevini benimsemeyerek Molla Mehmet adında birisine bırakmış ve Akşehir’e göçmüş, burada Seyit Mehmet Hayrani ve Seyit Hacı İbrahim’den dersler almıştır.
Sonradan Konya’ya giderek ünlü Türk bilgini Hoca Fakih’ten dersler alan Nasreddin Hoca yine Akşehir’e dönmüş; imamlık, hatiplik, vaizlik yapmıştır.
Yaşadığı çağa göre ileri bir dünya görüşüne sahip olan olgun bir insan, bir halk filozofudur. zulmü yerer, zalimlerle ince zeka oyunlarıyla alay eder. zenginlerin yoksullara el uzatması, hayvanlara işkenceden kaçınılması, komşu hakkının gözetilmesi gibi sayısız ahlak kuralı onun fıkra ve nüktelerinde işlediği konulardır.