Bilindiği üzere kyoto protokolü doğadaki seragazlarının salınım etkisini azaltmak ve emisyonu belirli ölçüt miktarının altına çekmekle iligli yayınlanmış ek-1 ek-2 adı altında gruplanan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin imzaladıkları bir protokol.2004’ün Kasım ayına kadar ortak alanda toplanmış olan ülkeler gerekli emüsyonu sağlayamayınca yapılan baskılar sonucunda Rusya da iklim adına imzayı attı ve hedeflerin (en azından ilk aşamada) gerçekleşmesini sağladı.Ve tabi bir de Türkiye var.Resmen 2008 de imzanın atılacağını ve koşulların kabulunü onaylayan.Peki Rusyanın ve Türkiyenin gecikmesinin nedenleri neler olabilir ya da başka devletlerin ne gibi çıkarları olabilir bunda?
– Kyoto protokolünün nereden çıktığı ilk önemli nokta.Baş mimar Birleşmiş Milletler.- Birleşmiş Milletler’in hangi ülke hegomanyasında olduğu ve kimler tarafından oluşturulduğu aşikar. Tabiki ABD tarafından.- Bu protokol imzalanırken ABD tarafından oluşturulması fikri verilen ve oluşturulan Birleşmiş Milletler ve diğer ülkeler (185 ülke), Kyoto’yu kabul etttikleri halde neden ABD kabul etmedi.
ABD’nin açıklamalarına göre bahsi geçen ”seragazları emüsyonunun azaltılması yerine , daha çok temiz enerji kaynaklarının kullanılması gerekliliği” önplanda olmalı.Peki asıl gerçek bu olabilir mi?(Dünya’da başlıca sera etkisine neden olan gazlar %36-70 Su buharı, %9-26 Karbon dioksit, %4-9 Metan ve %3-7 ile Ozon’dur)
ABD şu anda teknoloji ve bilim alanında ve hatta sömürgeleşme adına avrupanın baştacı konumundaki ülkeler (ingiltere,fransa,italya,almanya) ile ve tabiki bir de en büyük tehlike olarak gördüğü Rusya ile bir yarış içerisinde.Kyoto protokolünün yapılması küresel ısınma adına insanoğlu için büyük önem taşırken ülkelerin hedefleri doğrultusunda sadece bir çıkar amacı taşımakta diyebiliriz.Bunun en büyük örneği yukarıda sorduğum soruların cevaplarında apaçık ortada olacak.
– Rusya daha önce imzalamadı . Çünkü kurucu Birleşmiş milletlerin gerçek fikir sahibi ABD.Eğer imzalarsa ABD ile global anlamda ortak bir amaç içerisinde tedirginliğe düşebilirlerdi.Fakat ABD nin bu protokol için gerekçelerini fazla tutması ve hiçbirşekilde protokole yanaşmaması Rusyanın tedirginliğini azalttı ve Rusya antlaşmayı imzaladı.(ABD nin bu antlaşmayı Rusyanın imzalayacağını bildiğine de bahse girerim.Biliyorlardı çünkü asıl amaçları protokolü gerçekten ciddiye almamak değil,Rusyanın Ortoğudan uzaklaşıp ilişkilerinde Avrupalı toplumlarla kaynaşmasını sağlamak.Sadece kyoto da değil diğer tüm antlaşmalarda asıl nedenin bu olduğu kanaatindeyim)
ABD nin Rusya ve Avrupalı ülkeler üzerindeki bir diğer asıl politikasına gelince;
Seragazlarının en çok çıktığı ve dolayısıyla iklime en fazla zarar veren ülkelerin gelişmiş ülkeler olduğunu tahmin etmek kolay iş.Gelişmiş ülkelerin nasıl geliştikleri, hangi yönden ABD ye rakip olabilecekleri bir kaç paragraf önce belirttiğimiz gibi teknoloji ve bilim…seragazlarının en az %90’ı daha çok Sanayi alanında oluşmakta.Bunu hayvansal , bitkisel ve insanoğlunun oluşturduğu gazlar takip ediyor.Eğer Avrupalı devletler bir emisyon yapacaklarsa , bunu gelişmişlik düzeylerine oranla uygulamalılar.Sanayileşmenin standartizasyonuna gerek duyarlar.Kendi gelişim hızlarını yavaşlatmak zorunda kalırlar.Şuanda tüm bunlar gerçekleşmekte.Örneğin : 2005 teki ekonomik büyüme; İspanya’da yüzde 3.1, İtalya’da 2.1, İngiltere’de 1.1 ve Almanya’da yüzde 0.8 oranında idi. Bunun ardından da İspanya daki,İngilteredeki inanılmaz ekonomik kayıplar ve enflasyonun hızlı tırmanışı kanıt niteliğinde.Almanya ise halâ ekonomik hedeflerine ulaşamamış durumda.
Avrupalı ülkelerin aralarına Rusyayı da alması ,Rusyanında küresel ısınmada sorumluluğunu yerine getirmesi ve sanayisine biraz olsun dur demesi kimin işine gelebilir ??? ve hangi ülke sanayinde sürekli bir artış yaşıyor olabilir?Bu ülkelerin arasına Çin’in sonradan katılıpta emüsyon düzeyinde ilk 5’e girmesine kim sebep oldu?hepsinin tek cevabı var o da >> ABD
Çin Millennium yılına kadar geniş toprakları ve ucuz ama müthiş insan gücüne rağmen bir gelişme gösterememiş ülke iken dünya ülkelerine bir çalım atarak sanayileşme alanında bir devrime imza attı ve sadece güç anlamında değil sanayileşme adına da durdurulması zor olduğunu gösterdi.Dünya ekonomisine büyük bir darbe vurdu.Başta ABD olmak üzere tüm gelişmiş ülkeler , Çinden en büyük zararı görenler oldu.Çin’in önüne geçilemeyeceği anlaşılınca yine en büyük hamleyi ABD yaptı ve bünyesinde bulunan hemen hemen tüm sanayii dallarını ucuz işçilerin bulunduğu Çin’e nakletti ya da yenisi açtı.bu da Çin devletinin sanayileşmede ki büyük çıkışını tetikledi.sanayileşmenin ardından Kyoto protokolünde küresel ısınmaya karşı katkı yapması gereken en büyük %’lik orana sahip 5. ülke oldu.
Peki ya Türkiye?, Neden 2008?, cevabı açık Türkiye’ye hiçbir yükümlülük verilmedi ve bu yükümsüzlük avrupalı ülkelerin ekonomi kayıpları yaşadığı dönemlere istinaden, karşımıza Türkiye’de son senelerde büyüyen ekonomi , azalan işsizlik ve yeni kurulan Nükleer santraller olarak çıkıyor.Türkiye için küresel ısınma açısından boş bir imza olmasının yanında getirileri de büyük.Çünkü bundan sonra Kyoto protokolü 2012 de son bulacak.Türkiye ise sorumluluk almadığı için gelişimini 2012 nin başlangıcına kadar son hızıyla sürdürmeli.Belki bir daha iklim için herhangi bir iyileştirme çalışması yapılmayabilir.Sonrası oturup önümüzdeki seçimlerde 2023 diye gösterilen hedefin Kyoto ve gelişmiş ülkelerin duranlığının son bulmasıyla ne kadar gerçekleştirilebileceğini beklemek,görmek …
“A.Duran hocamıza bu güzel yazı için sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz…”