Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden Kızılderili bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında, dans eder gibi hareketler yapan bir insan silueti görmüş. Güne dans ederek başlayan biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaşınca bunun genç bir adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş. Birkaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:
— Günaydın. Ne yapıyorsun böyle?
— Genç adam durup başını kaldırmış ve cevap vermiş:
— Okyanusa denizyıldızı atıyorum!
— Sanıyorum şöyle sormalıyım, demiş bilge adam.
Neden okyanusa denizyıldızı atıyorsun?
— Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.
— Ama delikanlı, görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı denizyıldızıyla dolu? Hiçbir şey fark etmez.
Genç adam kibarca dinlendikten sonra eğilerek yerden bir denizyıldızı daha almış ve dalgalı denize doğru fırlatmış.
— Bunun için fark etti, demiş.
Şöyle bir etrafımızda baktığımızda yaşamlarına anlam katmamız gereken çok şeyin de farkına varıyoruz. O kadar şey var ki, onları bugünkü köşeme sığdırmam mümkün değil. Ama toplumsal açıdan aciliyet arz eden- deniyıldızı misali birkaç konuya parmak basmadanda geçemeyeceğim.
Mesela:
— Bugün kızlarını okula göndermeyen bir aileyi ikna edip, bir kızın okula gitmesine vesile olabiliriz.
— Bugün maddi imkansızlıklar dolayısıyla okula gidemeyecek olan bir öğrencinin bir yıllık masrafını üstlenebiliriz.
— Çalkamayacak durumda olan bir yaşlının bir yıllık hastane ve ilaç masraflarını karşılayabiliriz.
— İşsiz-çalışanı olmayan bir ailenin bir yıllık mutfak ve yakacak masraflarını karşılayabiliriz.
— Eğer işveren konumundaysak, işsiz birini yanımıza alıp çalıştırabiliriz.
— Daha önce ufak-tefek sorunlar yaşadığımız bir insanın gönlünü alabiliriz.
Hepimiz içinde yaşadığımız toplumun iyi ya da kötü gidişatından sorumluyuz. Hiçbirimiz kötü gidişattan kendimizi muaf tutma gibi bir hakka sahip değiliz. Bizler toplumda oluşan çatlaklıklara dikiş atma erdemini kendimizde bulursak, inanıyorum ki refaha dayalı bir toplum oluşacaktır. Yoksa toplumu oluşturan dokuların çözgü ipliklerini çekersek, oluşan çatlaklıkları bizlerin boylamayacağını kim iddia edebilir ki.Deniz taştığı zaman her şeyi-denizyıldızlan dahil beraberinde kaldırır. Ama deniz çekildiği zaman her şeyi kıyıda bırakır gider.Kısacası hepimiz kendi yıldızımızı bulmalıyız.