BARIŞIK MIYIZ?
Barışık olma sözcüğü daha çok karşılıklı küskün olma veya düşmanlığın sona ermesi,karşı duruşun ortadan kalkması gibi anlamları içeren bir kelimedir.Barışın olabilmesi için savaşın sona ermesi gerekir.
Kimle veya ne ile savaşı bırakıp barışık olacağız?
Duygularımızla barışık mıyız? Zamanlı zamansız seviniyor,olur olmaz şeylere üzünülüyor,öfkelenilmeyecek durumlara kızılıyor,yeni tanışılan her insan karşısında heyecanlanılıyorsa barışık olunmayan bir durum söz konusu demektir.Bu tür hisler herkeste mevcuttur.Önemli olan bu tür duyguları yaşamak değil,yaşanılan duyguların birey tarafından tanınması ve hangi duygu karşısında nasıl davranılacağının bilinmesidir.Duygularla barışık olmamanın sonu büyük bir ihtimalle ruhsal rahatsızlıklardır.Duygularınızla barışık mı olmak istiyorsunuz?O halde onlar üzerindeki egemenliğinizi biraz gevşetin.Bura da heyecana gelip zamanlı zamansız nara atmaktan,sokakta karşılaşılan karşı cinse sarkıntılık yapmaktan söz etmiyoruz.Duyguların uygun şart ve durumlarda gereği gibi açığı çıkarılmasından söz ediyoruz.
Zihnimizle barışık mıyız? Düşüncelerimiz birleriyle tutarlı mı?Aynı şart ve durumda nasıl bir tavır takınılacağı,nasıl davranılacağı konusunda çok farklı ve birbirleriyle çelişki içinde olan düşünceler kafamızda oluşuyor mu?Ya da bir uyaran karşısında ne yapacağımızı kestiremiyor isek düşüncelerimizle barışık değiliz demektir.Düşüncelerimizle barışık mı olmak istiyoruz?O halde işe düşüncelerimizi tanımakla başlayalım.Kendi düşüncelerini tanımayanın ,başkalarının düşüncelerini tanıması ve anlaması olasılık dahilinde değildir.Yapılabilecek ikinci şey düşüncelerimizin öncelik sırasına göre dizilmesidir.Bu bize hangi durumda nasıl davranacağımız ve düşüncelerimiz arasında nasıl seçim yapabileceğimiz konusunda yol gösterir.Üçüncü yapılabilecek şey düşüncelerimizin yaşama geçirilmesi konusunda kararlı olmaktır.Diğer yapılabilecek şey ise düşüncelerinizle savaşmayı bırakın.Var olmalarına izin verin.Belki takınılması gerekli en önemli tutum budur.
Diğerleriyle barışık mıyız? Evde eşimizle çocuğumuzla,iş yerinde arkadaşlarımızla,sokakta berberimizle,kasabımızla, bakkalımızla anlaşabiliyor muyuz? Alış verişimizde olsun karşılıklı sohbetlerimizde olsun tansiyonlarımız bir yükselip bir alçalıyorsa, üzerinde uzlaştığımız ortak noktalar hiç yok ya da çok az ise ,ortada bir savaş var demektir.
Bütün bu savaşlarda kimin kazanacağının pek önemi yoktur .Önemli olan savaşı en az hasarla atlatabilmek ve bir savaş durumunda kendimizi,sağlığımızı koruyarak kurtarabilmektir.
Dünya bir savaş alanıdır. Hayatta kalmanın ve sağlığını koruyabilmenin yagane çaresi savaşı bazen kazanıp bazen kaybetmekten geçer.Evet yanlış duymadınız.Bazen savaşı kaybetmekten geçer.Yerine göre kaybetmekte bir kazanımdır.Bu durumu şöyle bir örnekle gözlerimizde canlandırabiliriz.Bir bankanın önünde para çekmek için bekleyen insanların arkasında sıranın size gelmesini bekliyorsunuz.İri yarı bir adam gelerek para çekmek için sıranın en önüne geçti.Siz “Lütfen sıraya geçer misiniz!” dediniz.Goril görünümlü kişi size dönerek “Bir kelime daha edersen seni ezerim.” dedi.Diğer insanlardan, hiçbir şekilde tepki yok ve siz bu adam karşısında mağlup olmaya mahkumsunuz.Yapılabilecek en akıllıca
şey susmaktır. Ortada bir savaş var.Ve siz bu savaştan yüzde yüz hasarlı çıkacaksınız. Susmak suretiyle savaştan çekiliyorsunuz. Kaybetmiş gibi görünüyor olmanıza rağmen aslında kazançlısınız.
Bütün bu anlatılanlar, karşılaştığımız her kişi ve olaydan hoşnut olacağımız anlamına gelmiyor. Eğer akıl taşıyorsak isek, eğer duygu sahibi isek mutlaka hoşnut olmayacağımız durumlar olacaktır.Eğer kuzu isek ve yaşadığımız ortamda serbest kurtlar varsa ve tüketilmeleri mümkün değilse o kurtlarla yaşamayı öğrenmemiz gerekir.