Tarihi Kartaca şehri Kuzey Afrikada’dır. Tunus Körfezi kıyısında ve bugünkü Tunus şehrinin 10 km. kuzeydoğusunda kurulmuştu. Kartaca şehri büyük ve sağlam surlarla güçlü bir şekilde korunurdu. Kartaca tarihi ve uygarlığı üzerindeki çalışmalarıyla ünlü olan arkeolog L. Aucler, tarihi şehrin kalıntıları üzerinde yaptığı çalışmalardan sonra Kartaca’nın plan ve resmini çizmeyi başarmıştır.
fenikelilerin soyundan gelen Kartacalılar o çağlarda ileri bir uygarlığa sahiptiler. bugün şehrin kalıntılarını gezen turistler bu uygarlık karşısında hayranlık duymaktan kendilerini alamazlar.
Kartaca önceleri soylu aileler arasından seçilen iki devlet başkanı tarafından yönetilirdi. daha sonra soylu kişilerden kurulu ve otuz üyeli Senato, şehrin yönetimini ele aldı. Kartaca’nın soylu aileleri şehir dışındaki büyük malikanelerde yaşarlardı, tüccarlar, esnaf ve ahali şehrin içindeki evlerde otururlardı. tüccarlar zenginleştikçe soylu kişilerin güçlerini kıskanmaya başladılar ve ayaklanarak Senatoyu dağıttılar, Yüzler Meclisini kurdular.
Kartaca’nın gücü sır olarak sakladıkları önemli birkaç özelliğe dayanıyordu. Bu özellikleri ataları olan Fenikelilerden almışlardı;
Sudan’dan Baltık Denizi’ne kadar uzanan bölgeler içinde serpiştirilmiş ikmal merkezlerinin yeri sır olarak saklanırdı. gemicilere ve kervanlarda çalışan hizmetlilere gerekli tüm malzemeler bu ikmal merkezlerinden sağlanırdı.
Kartacalılar kıymetli maden ocaklarının bulunduğu bölgeleri de büyük bir sır olarak saklarlardı.
Akdeniz limanlarında sattıkları bütün malların yapıldığı atölyeler ve bunların yapımında kullandıkları usuller de sırdı. Kartacalı gemiciler açık denizlerde yön bulma ve geniş denizcilik bilgilerini büyük sır olarak saklarlar, hiçbir yabancıya öğretmezlerdi.
Kartacalılar birçok tanrıya taparlardı. bunlar arasında belli başlıları Savaş tanrısı esmun, güneş tanrısı baal ve ay tanrıçası astartedir.şehir, düşmanlar tarafından sarıldığı zaman tanrı baal’ın koskocaman heykeli tapınaktan dışarıya çıkarılırdı. boğa başlı insan biçiminde olan Baal şehir savunmasında askerlere manevi güç sağlardı. Baal’in öfkesinden korunmak ve onu mutlu etmek için ara sıra insan kurban etmek de bir gelenekti. kurbanlar ise şehrin en soylu ailelerinin çocukları arasından seçilirdi.