Türkiye’nin en güzel şehirlerinden Ege’nin incisi İzmir, yaz tatilini geçirmek için ideal bir şehir. ancak deniz-kum-güneş üçlüsünün dışında İzmir’in meraklılarına sunduğu bambaşka güzellikler de var. İzmir’e geldiyseniz görmeden gitmemeniz gereken mekanları bilmeniz gerekiyor. İşte güzel İzmir’in turistik mekanları;
ASANSÖR: Eğer İzmir’e geldiyseniz kesinlikle Asansör’ü görmeden gitmemelisiniz! Mithatpaşa Caddesi ile Halilrıfatpaşa semti arasındaki yükselti farkından dolayı, iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile 1907 yılında Musevi işadamı Nesim Levi tarafından bir asansör inşa edilmiştir. 51 m.’lik yükseklikte yer alan Halilrıfatpaşa semtine 155 basamaklı merdivenle çıkılıyordu. Buraya inşa edilen asansör kulesi ile iki semt arası birleştirilmiştir. Bu kulede iki asansör bulunmakta, bunlardan soldaki buharla, sağdaki ise elektrik ile çalışmaktaydı.1985 yılında gerçekleştirilen restorasyonla her iki asansör de elektrikle çalışır duruma getirilmiştir. 1992 yılında restore ettirilen tarihi asansör kentin önemli bir turistik durağıdır. Asansör’ün girişindeki Dario Moreno Sokağı’nın iki yanındaki sakız evleri de bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Üst terasta mevcut kafe ve restoran ziyaretçilere eşsiz bir körfez manzarası sunar.
İZMİR ATATÜRK MÜZESİ: Kordon yer alan iki katlı yapı 1862 yılında halı tüccar Takfor tarafından yaptırılmış bir konak. Tarihi bina 1927 yılında Belediye tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e armağan edilmiş. Atatürk İzmir’e geldiği zaman bu evde kalmış, çalışmalarını burada sürdürmüş. 1941 yılında müzeye dönüştürülen bina geçtiğimiz yıllarda restore edildi.
ATATÜRK ANITI: Cumhuriyet Meydanı’nda büyük önderimiz Atatürk’ün “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir İleri” komutunu taşıyan anıt, İtalyan heykeltıraş Pietro Canunica tarafından 1933 yılında yapılmıştır. Atatürk’ü, üniforması ile bir at üzerinde tüm heybeti ile gösterir. Kaidesindeki milli mücadele kabartmaları görülmeye değerdir.
HÜKÜMET KONAĞI: 1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı Türklerin ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş savaşında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü 9 Eylül l922’de Türk ordusunun İzmir’e gelmesiyle Hükümet Konağına çekilen Türk bayrağı aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunu simgeler.
SAAT KULESİ: 1901 yılında Sultan Abdülhamit’ in tahta çıkışının 25.yıldönümü nedeniyle Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır. Son derece zarif görünümüyle Konak Meydanını bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantel gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi’ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır. Kulenin saati Alman İmparatoru II.Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir‘in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesi‘nin altında bulunan odanın dört köşesinde çeşmeler bulunmaktadır.
İZMİR ARKEOLOJİ MÜZESİ: Üç katlı müzenin üst kat salonunda İzmir çevresindeki ören yerlerinde yürütülen kazılardan arkeolojik buluntular sergileniyor. Aynı kattaki Hazine Salonu’nda Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait altın, gümüş ve değerli taşlardan yapılmış süs eşyaları, cam eşyalar, sikkeler ve bronz Demeter heykeli görülebiliyor. Orta kat (giriş kat) mermer eserlere ayrılmış. Arkaik Dönem’den Roma Dönemi sonuna kadar heykeller, büstler, portre ve mask gibi mermer eserler sergileniyor.
İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ: Arkeoloji Müzesine bitişik 19. yy’da yapılmış Neo Klasik yapıdadır. Yapı 1831 yılında vebaya yakalanan hastalara, 1845 yılında yoksul Hıristiyan ailelerine tahsis edilmiş. Kesme taşlardan yapılan bina restore edilerek 1988 yılında müze olarak kullanılmaya başlandı.
KEMERALTI: Mezarlıkbaşı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan ve her köşesi buram buram tarih kokan Kemeraltı Çarşısı yüz yıllardır İzmir’in en canlı alışveriş mekânıdır. İlk yapıldığı yıllarda çarşı, kısmen tonozlu, kiremit örtülü, yan sokakları ve arastalarıyla bir kapalı çarşı görünümündeydi ve Kemeraltı adını da bu özelliğinden almıştır.
AGORA: İzmir’in Namazgâh semtinde bulunan Agora, mevcut görünümüyle Roma dönemine aittir. Agora antik dönemlerde politik toplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir. İzmir Agora’sı ticari olmaktan ziyade, bir devlet agorası görünümündedir. 1932–1941 yılları arasında yapılan ilk dönem kazılarla büyük bir bölümü ortaya çıkarılan İzmir agorasının, dikdörtgen formda, ortada geniş (120 x 180 m) bir avlu etrafında sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır. Son dönemlerde yapılan kazılar sonucunda İzmir Agorasının bugüne kadar bilinen en büyük Agora olduğu ortaya çıkmıştır.
KIZLARAĞASI HANI: Kızlarağası Hanı 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılarak hizmete sokulmuştur. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, diğer Osmanlı Hanları gibi çarşılı ve avlulu hanlar düzenindedir. Kızlar Ağası Hanı 4000m2’lik kareye yakın dikdörtgen planlı, avluya bakan kısımları iki katlı, bedestenleri tek katlı yaklaşık 500m2’lik avlusu olan görkemli bir yapıdır.
ST. POLYCARP KİLİSESİ: St. Polycarp Kilisesi M.S. 155 yılında inancından dolayı Romalılar tarafından bugünkü Kadifekale yakınında bulunan stadyumda 86 yaşında şehit edilen St. Polycarp adına yapılmış olup, İzmir’in en eski kilisesidir. Yapımı 1625 yılına kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatoru Sultan Süleyman’ın müsaadesi ve Fransa Kralı XIII. Louis’in iradesi ile inşaa edilmiştir. Yapının iç duvarlarında bulunan freskler görülmeye değerdir.
KADİFEKALE: İzmir merkezde körfeze hâkim bir noktada kurulmuş olan Kadifekale M.Ö. 3 yy.da Büyük İskenderin talimatı ile Generallerinden Lysimachos tarafından inşa edilmiştir. Kenti taç gibi süsleyen Kadifekale ilk yapıldığı dönemdeki özellikleriyle günümüze dek ulaşamamıştır. Kale Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı için bu dönemlerde geçirdiği onarımların izlerini taşımaktadır. Kalenin etrafı bugün modern yerleşim yeri ile çevrili olmasına karşın Helenistik ve Roma dönemine ait sur duvarları görülebilmektedir.