5 Mayıs 1326 (18 Mayıs 1910, Çarşamba)
İnsan topluluğunun büyük bir kısmını oluşturan kadınların gelişip ilerlemesini düşünen akım olan Feminizm, bugün gelişmiş ülkelerin en yüksek konumunda bulunmaktadır. Zira ailenin ruhu kadın, insanlığın beşiği kadın, ümmetin ilim hâzinesi hep kadındır! İnsanların eşitliğinde -kadın- faydalanmaya yarayan bir hayvan makamında idi.Fakat yine onsuz yaşanılamıyordu. Eski Yunanda kadınlar eski makamlarında bırakılarak -güzel, işveli, hoş sözlü olan kısmı- o kadar yüceltildi ki adeta adlarına tapmaklar yapıldı. Arap Kavmi insanlığın en önemli kısmının (kadın) olduğunu takdir ettiği zamanlar şan ve şöhretle parlamışlardı. Örnek olarak aşağıdaki isimleri sayabiliriz: Ecnadin; olayında çadırın direğiyle kendisine saldıranların yedisini öldüren Ümmü Hekim Mahzumiye gibi kahramanlar- öğrencilerinden büyük alimler içinde sayılan İbn-i Asahir ve İbn-i Şahne’ler yetiştiren Ümmü’l Hayr gibi allameler Sıffin vakasında Ali’nin tarafını tutan ve etkili nutuklarıyla askeri hırslandırıp galeyana getiren Küfeli Ümmü-1 Hayr’ın kızı Haris ve Hz. Osman’ın hilafetinde ortaya çıkan olaylar sırasında Haris’in nasihatiyle Hz. Peygamberin temiz eşlerinden Ümmü Seleme hazretleri gibi nutuklar Abbasi halifelerinden Muktedir billah’ın cariyesi olan Ümmü’lVeled devlet işlerinde büyük bir hüküm ve nüfuz kazanmış olan kahramanlar gibi siyasete karışanlar ortaya çıkmıştır. Gavriye Hükümdarlarından on birincisi olan Razi’ye Sultan ve Sultan I. Ahmet Hanın kadınlarından Kösem valideyi de zikredersek, İslâm ümmeti içinde dahi şairlerden, alimlerden başka siyasetçilerden pek çoklarının, varlığını anlatmış oluruz. İşte o kadınlar ki erkeklere karşı kazandıkları başarılarıyla feministliklerini (kendileri farkına varmaksızın) ispat etmişlerdir.
Kadınla erkek arşındaki eşitlik hakkında sorulan edebî soruya şimdi burada cevap vereceğim: – Evet efendim; tıbben kadınla erkek arasındaki eşitlik hakkında hiçbir fark yoktur.
Erkek ve kız çocuklarının karışık olarak eğitim gördükleri Amerika’daki okullarda, daima kabiliyet ve zekâlarıyla sivrilen ve pekiyi derecesini kazanan öğrencilerin -Öğrenci sayısına eşit gelmekte olduğuna dikkat eden büyük eğitimciler ve uzmanlar erkek öğrencilerle kız öğrenciler arasında hiçbir fark bulunmadığına hüküm vermişlerdir. – Buna dair ben de -işinin ehli olan doktorların büyük
çoğunluğundan benzer açıklamalar almıştım. Fakat fazladan olarak “kadınların zekâsı yüksek, manevi yönleri güçlü ve şefkatle donatılmışlardır”deniliyor. Bunu aczimize, zayıflığımıza yükleyenlerde vardır.Fakat her halde erkeklerden daha çok cesaret, metanet sergileyenlerimizin çoğu bizi doğrular.Bütün müspet deliller ve şahitlerle o teoriyi reddederiz. Zaten hayatta her şey alışmaktan ibarettir.Bizi – sınırlı bir çevre içinde zayıflık ve aşağılanmaya alıştır anlar ve öyle güçsüz yetiştirildiğimizi görmekle erkekçe, gururlananların gözünde belki de kadınlar erkekle İSLAMDA
FEMİNİZM rin gölgesidir. Fakat kendi hürriyetlerini feda etmekten çekinmeyen gelişmiş ülkelerin kadınlarının sıkıntılarım dışarıdan göstererek bazen tehdit bazen okşayıcı ninnilerle
bizi uyutmaya çalışan ey gafil erkeklerimiz!.. Aid anıyorsunuz belki bugünkü anneler tahakkümünüz altında böyle uyuşuk… habersiz kalabilirler! Belki bir kısmı da bu öldürücü
okşamalarınıza mağlup olarak kadınlığı unutarak oyalanabilirler! ..Fakat medeniyet ışığı etrafına toplanan hanım kızlar, önlerine açılmış ilim sayfalarıyla ve teknolojiyle aydınlandıkça insaniyete kaynak olan kadınlığa geçirilmiş bu taassup elbisesini artık çıkarmak ihtiyacını elbette hissedeceklerdir! diye bağırıyorlar! İslâm kadını için feminizmin nasıl anlaşılacağına dair
bir kaç söz söylemeden önce susmayı doğru görmüyorum: İslâmiyet kadım, ticaretten, ziraattan, askerlik işlerinden, askere cesaret verme ve yaralıları tedavi için harbe gitmekten men edilmemiştir. Bunlar hakkında örnekler göstermek büyük bir tarih kitabı yazmayı gerektirir. Demek istiyoruz ki Hazreti Peygamber zamanında (ve sonraları) kadınlar muhterem ve namuslu hareketlerinde tamamıyla
hür idiler.Abbasilerin yıkılış sebebi olan rahatlık devresi başlayınca (kadınlık)da esirlik örtüsüne bürünmeğe başladı!Şimdiki halimizin dinî değil şahsî olduğu bilinen bir gerçektir.
Bize lâzım olan/ Hazreti Peygamberin gerçek şeriatının haber verdiği tertemiz bir hürriyettir. Yoksa medeniyetin pek ileri gitmesiyle bozulmuş olan duruma, batıdaki ahlakçılarda şimdi acı acı bakarak düşünüyorlar. Medeniyetin iyiliklerini bırakıp yalnız nefsin tatminine ait kısmını öğrenmek tabii kadınlıktaki kutsal nuru karartır. Biz o hali tıpkı felâket olarak kabul ediyoruz. Anlama14
yan zamanımız kadını için… mantıksız medeniyet (Allah korusun) Ahlâksızlık üstüne ahlâksızlık ilâve eder. Bize faziletle meşhur asıl feministliği öğretmekle beraber
aşılamalıdır. Eyvah ki meşrutiyet devrimizin başından beri ümitlerimizin aksine eğitim eskisi gibi sönük bir ışık bile yayamıyor! Her halde cehalet ve taassup örtüsü altından iniltilerimizi
işiterek biz çaresizlere acıyan gayretli mücahitlerimizin mevcudiyetini gördükçe teselli olup ve geleceğimizden ümitli olabiliriz.
Avrupa’daki muhterem feministlerde bazı erkeklerin kendilerine taraftarlığından büyük bir kuvvet almışlar ve bu suretle şuan hakim olan erkeklere üstünlük sağlamışlardır.”Kadınlık hizmetiniz var olsun!” cümlesiyle teşekkür ettikten sonra bizimle aynı mücadeleyi paylaşanlara karşı fazilet elimizi uzatarak tebrik ederiz.
Emine SEMİHA
Kadın-Erkek eşitliği… ne muhteşem ne muazzam bir kanun!.. Fakat aynı zamanda ne kadar uzak, ne uygulanması imkansız bir hayal…
Ademin yaratılışından zamanımıza kadar insanlık o hayale varabilmek için koşuyor. Fakat ortaya konan bunca esere, bunca gelişmeye rağmen ona ulaşılamıyor. Olması kabil midir? İnsanlar arasında her zaman az çok hükmünü devam ettirecek olan cehalet, tabiat ve insan psikolojisi nazar-ı itibara alınınca bu soruya verilecek cevap koca bir üzüntü kaynağından ibaret kalır. Kadın ile erkek arasında tam eşitliğin uygulanabilmesi mümkün değildir. Fakat biz bu acı hakikati unutalım. Unutmaya çalışalım. Gerçek medeniyeti teşkil eden o başımızın tacı seraba kavuşabilmek
emeliyle her gün biraz daha gayret eder, biraz daha can attığımızı gösterecek olursak belki yaklaşırız. Yaklaşabiliriz. İnsanlık tarihi bunu bize temin eder. Esaret, derebeylik, istibdat ve savaş gibi şimdiye kadar gün yüzüne çıkmış olan korkunç demir pençeler birbirini takiben devrildi. Devriliyor. Kafile kafile sosyalistler, feministler, sufarejetler ekonomik ve cinsiyet hakimiyeti ile avaşarak bunları da ortadan kaldırabilmek için görülmemiş bir gayret ile çalışıyor… Galip gelmeleri mümkün olmasa da, ulaşabilecekleri en küçük bir başarı, en şanlı zaferler kadar
kıymetlidir. Kadın, kendine mahsus yapısı ve başarılı olduğu kadar hürriyete de kavuşmalıdırlar. Özellikle bu iki şartı da unutmamalıyız. Sonuç daha vahim olabilir. Çünkü kadınlar her yerde aynı yapıda, aynı sosyal şartlar altında değildir. Bir İngiliz, bir Alman kadını dahi hakkını talep edebilecek bir gelişme gösterebilmiş değillerdir. Kulaklarımıza kadar aks eden vaveylâları bu güne değil geleceğe hizmet edecektir.En gelişmiş ülkelerde bile henüz kendi menfaatlerine sahip çıkabilecek bir fikrî olgunluğa ulaşamamış olan, kendi menfaatlerini kollama uğruna çok defa partileri peşine takarak kabinelerde giren, kıyametler koparan erkekler; kendi görüşlerinin kabulü için, kabine üyelerini ziyafetler, hediyeler, nutuklar ve şarlatanlıklarla iğfal eden mebuslar, sosyalist bir mebus iken mevkiini korumak için muhafazakâr oluveren bakanlar, başbakanlar… önümüzde,seçim meydanlarında cereyan eden rezillikler, facialar da her gün ortada…
Hal böyle iken daima daha dün seviyeleri meydanda olan kadınlara nasıl seçilme hakkı ve memuriyet verebiliriz. Memleketimizde ise şimdiden(feminizm)in uygulanmasını ümit etmek hayal kırıklıkları ve yıkımlarla dolu zehirli bir tasvirdir. Önümüzde, eserlerine gözcülüğünü yapmaktan kurtulamadığımız ileri milletler bile tam eşitlik hakkında şimdilik ancak samimiyet ile iyi niyet gösterebilir ve ortaya çıkacak daha birçok eserin gelişmesi kadınlığın esareti ile geçecektir. Fakat bu esaret bir pederin çocuğuna uzattığı koruyucu el hükmünde olduğundan bakanlar takip ettikçe, ilmin ışığında cinsiyet ve zayıflık gibi şartları sildikçe, bu gün okullarına hür gidebilen çocuklar gibi kadınlarda esaret belasından kurtulacak ve kabiliyeti derecesinde en tabii haklarına kavuşabileceklerdir.
M. Rauf