İnanç ve Başarı Arasındaki Derin İlişki
Bu şekilde, eleştiri ve engelleri geride bırakarak ve başarıda sınır tanımayacaksınız. “İnsanın başarısının yüksekliği, inancının derinliği ile belirlenir.”diyor bir. yazar. John Stuart Mili, “İnançlı bir kişinin gücü sadece ilgisi olan doksan dokuz kişinin gücüne eşittir.”demişti. Etkili kullanıldıklarında en güçlü araçlar olabilir.
Hint düşünüşüne göre, bir şeyi on bin kere tekrarladığınızda o şey bir mantra, yani sıkça yinelenerek geleceğimizi şekillendiren bir inanç haline gelir. Bunun en çarpıcı örneği boksör Muhammed Ali’dir. Muhammed Ali, Sonny Liston ile yapacağı ilk büyük m açtan önce şunu söylemişti:” En büyük benim!” demişti. O sırada
bütün Avrupa basını bu çıkışla alay etti. Ama Muhammed Ali maçı kazandığı zaman, onu ciddiye aldılar. Hem maçı kazanmıştı, hem de kazanacağını önceden bilmişti. Sonradan Muhammed Ali, dünya turuna çıktığında parolasını sürekli tekrar etti:”En büyük benim!” Ayrıca rakibini nakavt edeceği raund hakkında da tahminde bulunmaya başladı. Bu iki maç dışında bütün tahminleri doğru çıktı. Muhammed Ali bunu nasıl yapıyordu? Geleceği görmesini sağlayan gizemli bir güce mi sahipti? O ’nun anlayıp da bizim anlayamadığımız bir şey mi vardı? Evet, vardı!
Ali’nin arkasındaki gizemli güç, kendisine son derece inanmasıydı. Yani inancıydı bu gizemli güç. Başarmanın anahtarı bilinçli inançtır. Peki bu inançlara nasıl ulaşırız?İlk önce bir hedef belirleriz, sonra o hedefi görselleştiririz. Sonra, bu hedefe ulaşma yeteneğimizle inancımızı pekiştiririz. Muhammed Ali’nin, Mahatma Gandi’nin uyguladığı yöntem de buydu. Hindistan’ın Hintlilerin olduğuna içtenlikle inanmış olan Mahatma Gandi de, inanç ıçısından etkileyici bir örnektir. İnsanlar, uzun yıllar İngiltere’yi topraklarından çıkarmanın mümkün olmayacağına inanmışlardı. Gandi onların yanıldığını kanıtladı. Bu süreç tabii uzun sürdü ve Gandi pek çok güçlükle karşılaştı, ama sonunda inandığını gerçekleştirdi. Mahatma Gandi bu konuda şunları diyor: “İnsanlar genellikle inandıkları kişi haline gelirler. Eğer bir şeyi yapamayacağıma inanırsam, bu inanç onu yapma gücünü elimden alır. Yapabileceğime inanırsam, başlangıçta sahip olmasam bile, onu yapacak gücü kendimde bulurum.”
Kendinize inanın ki, Oscar ödüllü Amerikalı senarist Waldo Salt gibi büyük başarılara imza atın. “Eve Dönüş”, “Gece yarısı Kovboyu” gibi sinema tarihinin önemli filmlerin senaryo yazarı Salt, her senaryo için ayrı bir yerde çalışıyordu. Salt, yalnız bulunduğu şehri veya bölgeyi değiştirmekle kalmıyor, kalacağı yeni evin ya da otel odasının içini de yazacağı konuya uygun bir hale getiriyordu. Hikayesini daha içten daha canlı yaşamak için gerekli eşyaları satın alıp odasına yerleştirmekten kaçınmıyordu ünlü senarist. “Eve Dönüş”te bir kadın belden aşağısı sakat kalmış eski bir askere aşık olur. Eski askeri filmdeki hikayesi ile derinden kavrayabilmek ve aynı şekilde hissettirebilmek için Vietnam’daki dehşeti, vahşeti, ölümü soluklamış eski askerlerle uzun mu uzun görüşmeler yapar Waldo Salt. Ortaya, evet, yanlış okumuyorsunuz tam 5000 sayfalık bir röportaj çıkar. Yalnızca daha gerçekçi bir asker anlatımı için… Yalnızca bir portre için, tam 5000 seyfa. Eserlerin arkasında olağanüstü bir gayret vardır. Salt öyle ayrıntılı bir çalışma yapar ki, filmin çekimi sırasında yönetmen “çok kolay oldu”der: “Çünkü Waldo senaryoda felçli bir askerin yatağa nasıl, ne kadar bir açı ile uzandığını bile yazmıştı.” Waldo Sait’in amacı müthiş bir çalışma ile kesin başarı garantisi sağlamak değildi.