Bilgi Birikimi

Hoca Dehhâni Hayatı ve Eserleri – Gazel İncelemesi

hoca dehhani

HOCA DEHHÂNÎ

 

Anadolu’da din dışı (profan) mahiyette gelişen divan şiirinin ilk büyük şairi olarak kabul edilen Hoca Dehhânî’nin doğum tarihi bilinmemektedir. Tezkîrelerde de adı geçmeyen şairin 13. yüzyılda yaşadığı, Horasan’dan gelip Konya’ya yerleştiği eserinden anlaşılmaktadır. Bugün için elimizde ancak 7 manzumesi bulunmaktadır. Bu manzumelerden biri kaside altısı gazel formundadır. Dehhân nakkaş anlamına geldiğine göre şairin nakışla ilgili bir meslek (tezhip, minyatür, mimarlık) icra ettiği tahmin edilebilmektedir.

 

Elimizdeki şiirlerinde Hoca Dehhânî’nin dinî hüviyetten ziyade yüzü dünyaya dönük metinler yazdığı görülmektedir. Şairin Firdevsî’yi takliden Sultan Alâeddin’in emriyle 20.000 beyitlik bir şeh-nâme kaleme aldığı rivayet ediliyorsa da eserin günümüze nüshası ulaşmamıştır.

  1. 1.      Sun ey sâkî güle güle bize ol revh-i reyhânı

 

Ki gül yine bezemişdür bugün sahn-ı gül-istânı

 

Vezin: Mefâîlün- Mefâîlün- Mefâîlün- Mefâîlün

 

*        Sâkî: Su ya da içki dağıtan, sunan (Her şeyi sunan Allah ya da müritlerine ilim ve irfan sunan mürşid-i kâmil kasdedilir.)

 

*        Revh: Rahatlık, hoşluk

 

*        Sahn: Yer, mıntıka

 

– Ey sâkî, bize o rahatlık bahşeden şarabı sun ki gül bugün gül bahçesini bezemiştir.

 

ª  Nida: Sâkî’ye hitap edilmiştir.

 

ª  Şibh-i iştikak: Fiil olan ‘gül’ ile çiçek anlamındaki ‘gül’ aynı kök izlenimi uyandırmıştır.

 

ª  Açık istiâre: Gül ile ‘sevgili’ kast edildiği halde söylenmemiştir. 

 

  1. 2.      Cemâl-i sûreti Leylî güle mi virdi Mecnûndur

 

Ki bülbül göğe irürdi bu dem derdinden efgânı

 

*        Cemâl: Güzellik, yüz güzelliği

 

*        Leylî: Karanlık, gece; Leylâ ve Mecnûn’un bayan kahramanı

 

*        Mecnûn: Cinlenmiş, cin tutmuş kimse; Leylâ ve Mecnûn’un erkek kahramanı

 

– Leylâ yüz güzelliğini güle mi verdi acaba? Ki bülbül Mecnûn gibi bu zaman feryadını göğe eriştirdi.

 

ª  Hüsnü talil: Bülbülün inleyişinin, ötüşünün göğe ulaşmasının Leylâ’nın yüz güzelliğini güle vermiş olmasına bağlanmıştır.

 

ª  Teşhis: Yüz güzelliği bir bitkiye (gül) veriliyor.

 

ª  Leff ü neşr: Mecnûn ve bülbül, Leylâ ve gül arasındaki ilgi bu sanatı oluşturmuştur. 

 

  1. 3.      Acep değil eğer bülbül kılarsa nâğme-i Dâvud

 

Ki gül üstüne dutmuşdur söğüt çetr-i Süleymân’ı

 

*        Acep değil: Şaşılır mı, hayret edilir mi?

 

*        Nağme-i Dâvud: Dâvud’un sedası, sözü

 

*        Söğüt: Maruf ağaç, Divan edebiyatında müşkilit (baş aşağı)

 

*        Çetr: Çadır

 

– Eğer bülbül Dâvud’a benzeyen bir sesle inlerse şaşılır mı? Zira söğüt Süleyman’ın çadırını gülün üstüne tutmuştur.

 

– **Eğer âşık Dâvud’a benzeyen bir sesle inliyorsa buna şaşılır mı? Zira güle benzeyen sevgili Süleyman’ın çadırına benzeyen söğüdün altında oturuyor.

 

ª  Tenasüp: Bülbül – gül (Bu sanatın olmadığı hiçbir beyit yoktur)

 

ª  Telmih: Hz. Dâvud ve Hz. Süleyman kıssaları

 

ª  Teşhis: Bülbülün anlaşılır sözler söylemesi

 

ª  Açık istiare: Güle benzetilen sevgilinin, bülbüle benzetilen âşığın söylenmemesi

 

ª  Kapalı istiare: Çadırda oturanın gül olduğu söylenip sultanın söylenmemesi

 

ª  Hüsnü talil: Bülbülün güzel ses çıkarmasının sevgilinin söğüdün altında oturmasına bağlı olması.

 

  1. 4.      Çü Yusuf Mısr şehrinde aziz oldı gül ü bülbül

 

Uş ider gice vü gündüz figân cün pîr-i Kenânı 

 

  1. 5.      Gül-i sûrî gül-i sûsen gül-i nesrîn gül-i ranâ

 

Bu dördüyle bezenmişdür cihânın çâr erkânı

 

*        Gül-i sûrî: Suriye gülü

 

*        Gül-i sûsen: Susam gülü, zambak

 

*        Gül-i nesrîn: Mısır gülü, yaban gülü

 

*        Gül-i ranâ: Ortası sarı kenarları kırmızı, güzel gül

 

*        Çâr: Dört

 

*        Erkân: Taraf

 

– Cihânın dört bir tarafı Suriye gülü, zambak, Mısır gülü ve (ortası sarı kenarları kırmızı) güzel gül olmak üzere bu dördüyle bezenmiştir.

 

ª  Mecaz-ı mürsel: ‘Güllerle bezenen dünya’ tabirinden ‘baharın geldiğinin’ anlaşılması

 

  1. 6.     

    Merhûn beyit

    Bu dürlü güller istersen bekâ bağında var iste

 

Dirigâ kin vefâ etmez bu âlem-i fânî

 

*        Bekâ: Sonsuzluk

 

*        Fânî: Yok olan, geçici olan

 

*        Dirigâ: Yazıklar olsun

 

– Ey insan, eğer gül-i sûrî gül-i sûsen gül-i nesrîn gül-i ranâ istiyorsan gel sen sonsuzluk bağından iste. Yazıklar olsun ki bu fâni âlem hiç kimseye vefa göstermez (kalmaz)

 

– Buradaki 4 gül 4 halifedir. 4 halifenin yolundan gitmek gerektiği söylenmiştir.

 

ª  Teşbih: ‘Bu dürlü güller’ ile 4 halifeye işaret edilmiştir.

 

ª  Tezat: Bekâ – fâni kelimeleri arasında

 

ª  Nida: Dirigâ

 

  1. 7.      Eğer ok urmadıysa gül yine bülbül yüreğine

 

Niçün kana bulaşubdur ser-â-ser cümle peykânı

 

*        Ser-â-ser: Baştanbaşa

 

*        Peykân: Okun ucu, temren, kirpik

 

– Eğer gül bülbülün yüreğine ok vurmadıysa niçin (o halde) okunun ucu baştanbaşa kana bulanmıştır.

 

– Eğer sevgili aşığın yüreğine ok vurmadıysa (eziyet etmediyse) niçin gözleri bu kadar ilgisiz, öfkeli bakıyor.

 

– Gül, tasavvufta kesreti, çokluğu, mâsivayı, Allah’a ulaşmakta zorluğu temsil eder.

 

ª  Telmih: Gül ve bülbül hikâyesini anımsatma

 

ª  Teşhis: Ok kullanma özelliğinin güle verilmesi

 

ª  Tecahülü ârif: Okun ucunun neden kana bulandığının bilinmemesi

 

ª  İstifham: Niçün? -> Bu kullanım tecahülü ârif sanatını hazırlamıştır.

 

ª  Açık istiâre: Sevgili söylenmemiş, gül söylenmiş; âşık söylenmemiş, bülbül söylenmiş; sevgilinin kirpiği denilmemiş, peykân denilmiş.

 

  1. 8.      Bu gül devrinde ömrünü geçirme zâyi ey gâfil

 

Ki gül devri bigi tîzcek geçer bu ömr devrânı

 

*        Zâyi: Boşa gitmek

 

*        Bigi: Gibi

 

*        Gâfil: Gaflette olmak

 

*        Devrân: Hayat, ömür

 

– Ey gafil bu gül devrinde ömrünü boşa geçirme ki bu ömür devranı gül devri gibi çabucak geçer.

 

ª  Nida: Ey gafil!

 

ª  Teşbih-i mufassal: ‘Ömür devranının gül devri gibi’ olması

 

ª  Mecaz-ı mürsel: Gül devri ile ‘bahar’ kastedilmesi

 

ª  Açık istiâre: Gül devrinin ‘insan ömründe gençliğe’ denk gelmesi 

 

  1. 9.      Cihân cennet olup durur ser-â-ser ger inanmazsan

 

Gözün nergis gibi aç gör ki güldür hûr u gılmân

 

*        Ger: Eğer

 

*        Hûr: Hûri

 

*        Gılmân: Cennetteki delikanlılar

 

– Dünya baştanbaşa cennete dönmüştür eğer inanmazsan gözünü nergis gibi aç ve bu cennetin hûri ve gılmânının güller olduğunu gör.

 

– ** Divan edebiyatında sevgilinin gözü nergise benzetilir. Önceleri Yunan mitolojisinde ‘Narkisos’ isimli bir prenstir. Bir gün suda kendini görüp kendine âşık olmuştur. Bunun üzerine cezalandırılıp çiçeğe dönüşmüştür.

 

ª  Teşbih-i mufassal: Gözün nergis gibi açılması

 

ª  Mecaz-ı mürsel: İkinci mısrada gül derken bütün çiçeklerin kast edilmesi

 

ª  Teşbih-i beliğ: İkinci mısrada gülün hûri ve gılmâna benzetilmesi

 

  1. 10.  Meğer bezm-i şehinşâhdır letâfette bugün gülşen

 

Ki olubdur bülbül ü kumrı nedîm ü hem hoş-elhânı

 

*        Bezm: Meclis

 

*        Şehinşah: Şahlar şahı

 

*        Letâfet: Güzellik, tazelik

 

*        Gülşen: Gül bahçesi

 

*        Hoş-elhân: Hoşa giden sesler

 

*        Nedîm: Arkadaş

 

*        Kumrı: Divan edebiyatında sevgilinin boynuna benzetilmiştir

 

Ontolojik Analiz Metodu:

 

Bir beyit incelenirken şu tabakalara dikkat edilmelidir:

 

1.Ses tabakası: Vezin, kafiye, kelime grupları, sesler vs.

 

2.Anlam tabakası: Metinden çıkarılan ilk anlam, nesre çevirme keyfiyetidir.

 

3.Ruh ve karakter tabakası: Metnin ikinci, üçüncü ve varsa dördüncü anlamına ulaşmak

 

4. Kader tabakası: Bir edebî metnin insanla alakalı ne söylediğidir.

 

– Berg-i gülle andelib-i zârı tekfîn ettiler

 

Bir Gülistân beytini üstünde telkîn ettiler

 

İzzet Molla

 

– Ağlayan bülbülü gülün yaprağı ile kefenlediler. Gülistân’dan bir beyti de üstünde hatırlattılar.

 

Exit mobile version