Güven, kişisel ilişkiler açısından esastır. Fakat yalnızca kişisel ilişkiler açısından değil. Bir anlamda güven hayat
açısından esastır. Sissela Bock’un dediği gibi, “insanlar için önemli olan ne varsa, bunun gelişip zenginleştiği atmosfer, güven oluşturur.” Hiç kimse tamamıyla kendi kendine yeterli değildir. Yalnızca dostlanma değil, bakkalıma, araba tamircime, postacıma da güvenmeliyim. Bakkalımın makul bir fiyatla kaliteli yiyecek sattığına; tamircimin arabamın yalnızca bozuk kısımlarını ve bu kısımların hepsini tamir ettiğine; postacımın mektuplarımın hepsini okumadan getirdiğine güvenmeliyim. Dahası, çoğu insanın çoğu zaman bana doğruyu söylediğine güvenmeliyim.
Bu anlamda güven, toplumsa! düzenin temelidir. Sosyolog Bernard Barber, 1. başkalarının kalıcı bir ahlaki düzende eylemlerde bulunduğunu, 2. teknik rollerini tamamıyla başardıklarını ve 3. başkalarına özel bir ilgi göstermeyi gerektiren rollerin sadakatle yerine getirildiğini varsaydığımızda, güven kanıtlarının ortaya dökülmüş olacağını İddia eder.
Kuşkusuz bu, iyi işleyen bir toplum için zorunlu olan güven anlamındadır. Hepimiz öteki insanlara güvenmeliyiz.
Acımasız insanların, genellikle içlerinde derinlerde bir yerlerde mutsuzluk, memnuniyetsizlik ve güvensizlikten dolayı acı çektiklerini gösteren pek çok örnek vardır; tıpkı Stalin ve Hitler gibi. Bu tür insanlar, sürekli olarak bir güvensizlik ve korku hissi kaybolmamaktadır. Stalin’in karakterinin iki ana özelliğinin acımasızlığı ve şüphecilik olduğu gayet iyi bilinir. Gerçekte, acımasızlığı ve erdem olarak görüyordu ve adını Dzugaşvili’den gelen ve Çelik adam ” anlamındaki Stalin’e çevirmişti. Ve yaşı ilerledikçe daha acımasız, daha şüpheci olmuştu. Şüpheciliği o derece büyük boyutlardaydı ki, efsaneleşmişti. Diğer insanlara karşı duyduğu korku ve şüphe, ülkesindeki çeşitli halklara karşı geniş kapsamlı temizlik ve seferberlik hareketlerine yol açmış ve bunun sonucunda da milyonlarca insan hapse düşmüş ve sürgüne gönderilmişti. Fakat o hâlâ her yerde düşmanlar görmeye devam etmişti. Ölümünden kısa bir süre önce, Nikita Kruşçev’e şöyle demişti: “Kimseye güvenmiyorum, hatta kendime bile.”
Krallara yaraşır güvene sahip olmanın ardındaki fikir kendiniz diğer İnsanlardan ayırmaktır ama bunu çok fazla ileri götürürseniz mahvolmanıza neden olabilir. Asla insanları küçümseyerek kendinizi yükselteceğiniz yanılgısına düşmeyin. Kalabalığın üzerinde çok yükselmek de hiçbir zaman iyi bir fikir değildir, kolay bir hedef olursunuz ve aristokrat duruşun olağanüstü tehlikeli olduğu zamanlar da vardır.