Jamie Escalente, Bolivya’dan gelen bir göçmendi ve Los Angeles’te İspanyolların yaşadığı bir mahallede bulunun Garfield Lisesi’nde öğretmenlik yapıyordu. Bu ortamda uyuşturucu kullanımı yaygındı; liseyi terk eden öğrencilerin çokluğu temel bir sorundu. Diploma sahibi birçok gencin iyi bir eğitimi yoktu.
Escalante, akla ve mantığa sığmaz bir fikirle ortaya çıktı. Öğrencilerine ileri düzeyde matematik öğretmek istiyordu. Okul yöneticileri bu fikirle alay ettiler. Bazı öğrencilerin hâlâ çarpım tablosuyla başlan dertteydi ve Escalante onlara ileri matematik öğretmek istiyordu! Escalante bu konuda ısrarcı davrandı ve sonuçta başardı.İleri matematiği öğrettiği üçüncü yılın sonunda, Escalante’nin öğrencilerinden on sekizi üniversite bursu kazanabilmek için, ileri matematik sınavına girdiler. Bu sınav o kadar zordu ki, Amerika’da lisede okuyan başarılı öğrencilerin sadece yüzde 2’si bu sınavı kazanabilir. Escaiante’nin on sekiz öğrencisi birden bu sınava katıldı ve hepsi de sınavı geçti. Hatta bu çocukların yedisi alınabilecek en yüksek puanı tutturdu. Sınavı hazırlayan insanlar isyan ettiler! Böylebir şey daha önceden hiç başlarına gelmemişti. Büyük olasılıkla çocuklar kopya çekmişlerdir. Bu öğrencilerden on dördünün tekrar sınava girmelerini öngördüler.
Garfield Lisesi’ndeki herkes bu duruma kızmıştı! Okul yöneticileri ve ebeveynler çileden çıkmışlardı! Haftalar boyunca, çocukların sınava yeniden girmemelerinin gerekliliği konusunda birçok yere başvurdular. Ortada pis bir ö n yargı vardı. Öğrencilerden birisi bir kolej bursu atmaya hak kazandı ve diğer birisi de askeri kariyer yapmaya karar verdi.
Escalante tarafından ikna edilen diğer on iki öğrenci sınava yeniden girmeyi kabul ettiler. Sınavdan evvelden aldıkları notların aynılarını aldılar ve kolej burslarını kazandılar. Yedi yıl sonra, bu gençlerin yüzde 85’İ profesyonel
oldular.
İleri matematik öğrenen bu öğrencilerin, bunu yaparken kazandıkları niteliklere gelin hep beraber bir göz atalım. Bu çocuklar zor durumla başa çıkmayı, rekabet etmeyi, yargılamayı, cesaretli olmayı, disiplini, hırsı ve enerjik olmayı ö ğ rendiler, Zeki, vefalı, sabırlı, becerikli ve açıkgöz birer takım oyuncusu olduklarını keşfettiler. Onlar, gösterişsiz bir hayat sürmenin önemini anlayan eğitimli, hedefleri olan, sıkı çalışan, bilgili ve sorumluluk sahibi insanlar hâline geldiler.
Zamanını hiç bir karşılık gözetmeksizin diğer insanlara veren Escalante’yi gözlemleyen bu çocuklar, cömertliği, yüce gönüllülüğü ve özverili olmayı öğrendiler. Tertipli, dakik, itaatkâr ve ısrarcı birer insan hâlini aldılar. Zamanla bu öğrenciler geleceklerine has umutlar geliştirdiler ve yaptıkları şeylerden gurur duydular. Sonuçta, zor bir işi tamamladıklarında karşılaştıkları gururun ve ödüllerin farkına vardılar ve bundan zevk aldılar.
Evet, İspanyolların yaşadığı bir mahalleden gelen bu genç insanlar, başarısızlığın o kadar da yıkıcı olmadığını anladılar. Günün gece yansından bittiğini ve önemli olan şeyin nerenden başlandığı değil nerede bitirildiği olduğunu artık biliyorlar.Marva Collins, kendi kişisel gücünü kullanmış, çocukların hayatında gerçek bir fark yaratarak geleceğe doğru uzanmaya karar vermiştir. Karşısına çıkan zorluğa gelince, ilk tayin edildiği görev, Chicago’nun bir çok kimselere göre getto sayılan kesimde ikinci sınıf öğretmenliğidir. Ve sınıfındaki çocuklar o sıra artık hiçbir şey öğrenmeyen o sıra artık hiçbir şey öğrenmemeye karar vermiş durumdadır. Ama Marva’nm hayattaki misyonu yine de bu çocukların hayatlarında bir fark yaratmaktır. O hayatları etkileme konusunda yalnız inancı değil, bir de ihtirası da vardır. Bu çocukların hayatını iyiye doğru etkileyecektir o. Bu uğurda yapamayacağı yoktur. Disleksik teşhisi konmuş, her türlü öğrenme ve davranış özrüyle yaftalanmış çocuklarla karşı karşıya kalınca, sorunun çocuklarda olmayıp onlara öğretme biçimin
den kaynaklandığına karar vermiştir. Hiç kimse onlara, üstesinden gelinecek zorlukları aşmanın zevkini vermemiştir.
Sonuçta da çocukların kendine inancı gelişmemiştir. Bir şeyi başarmaya zorlanmak, sonunda bunu becerip, gücünün nelere yettiğini görmek, onların tecrübeleri arasında yoktur. Oysa insanlar zorlanma, meydan okuma gibi şeylere cevapverirler. Marva bu çocukların her şeyden çok buna ihtiyaç duyduğuna karar vermiştir.Bu yüzden de, “Ali topu at” gibi şeylerin yazılı olduğu kitapları bir kenara fırlatmış, onun yerine, çocuklara Shakespeare, Sofokles ve Tolstoy’u öğretmiştir. Öbür öğretmenler, “Böyle bir şey asla tutmaz, bu çocuklar bunları anlamaz.” demişlerdi. Tahmin edebileceğiniz gibi, birçoğu Marva’ya kişisel saldırılar yöneltmiş, bu çocukların hayatını mahvedeceğini söylemişlerdir. Ama Marva’nın öğrencileri o dersleri yalnız anlamakla kalmamış, çok da sevmişlerdir. Marva her çocuğun benzersiz bir ruha sahip olduğuna, her şeyi öğrenme yeteneğine sahip olduğuna içtenlikle inandığı İçin olabilmiştir bunlar. Derslerini öyle büyük bir uyum ve sevgi içinde vermiştir ki, çocukların kendilerine tam anlamıyla güvenmelerini sağlayabilmiştir. Birçoğu için bu, ömürlerinde ilk defa hissettikleri bir şeydir. Sonunda Marva’nın yıllar içinde sağladığı başarılar olağanüstü olmuştur.
Yaşamdaki hatalı çıkışlarımızın, yanlış başlangıçlarımızın temel nedenleri neyin normal olduğu konusundaki yanlış inançlar, yanlış eğitim, yanlış gelenekler ve yanlış kavramlardır.