DÜŞÜNME TARZINIZI DEĞİŞTİRİN
Olaylar duygularımızı, duygular düşüncelerimizi, düşünceler olay hakkında ki yorumlarımızı etkiler. “Bizim ani değişen duygusal reaksiyonlarımız, aslında dış olayların etkileri ve olaylar hakkındaki yorumumuzun bir sonucudur.”(Lazarus S:38)Aynı zaman da reaksiyonlarımızın şiddeti, uyarıcıların gücüyle doğru orantılı olarak değişmektedir. Ve bu durum kişiden kişiye göre farklılık arz etmektedir
“William Sheakspeare, Hamlet’te şöyle yazmıştır:’İyi ya da kötü diye bir şey yoktur.Fakat düşünmek onları öyle yapar.” (Lazarus S:38)Değerlendirmelerin şekli, uyaranlara yüklediğimiz anlamla örtüşmektedir. Önemli olan düşüncelerin mi duygular üzerinde yoksa duyguların mı düşünceler üzerinde etkili olduğunun farkında olmaktır.
Herkesin kendisine ait bir yaşamı vardır ve bu yaşam o kişinin dünyasını oluştur. Her birey bir dünya, her dünya farklı bir renk, ses, güzellik ve çirkinlik demektir. Dünyamızı başkalarının gözüyle değil,kendi bakış açımızla yaratırız.
“Unutmayın, olaylar bizi deli, üzgün, mutlu yapmıyor ya da korkutmuyor. Asıl bizi delirten, üzgün, mutlu hissettiren ya da korkutan şey, olaylara yönelik yaptığımız yorumlardır. Düşünmenin üç ana yolu vardır.
Akılcı düşünebiliriz, akıl dışı düşebiliriz ya da düşüncelerimizi akla uygun hale getirebiliriz.
*Akılcı düşünme, öznel düşünceden çok, nesnel gerçekliğe dayanır. Bizim hayatta kalmamıza, hedefleri başarmamıza,duygusal olarak iyi hissetmemize ve ilişkilerimizde başarılı olmamıza yardım eder.
*Akıl dışı düşünce ise, nedene ya da nesnelliğe dayanmaz. Duygusal çöküntüye, bazen gereksiz çekişmelere ve zaman zaman hayatta kalmayı tehdit etmeye kadar gider.
*Akla uygun hale getirme bir dolandırıcılık işidir. Hareketleri veya seçimleri görünürde geçerli fakat aslında sahte haklı sebepler olarak açıklama girişimidir.
Saf akıl dışılık kadar sağlıksız olmasa da, akla uygun hale getirme akılsal sağlığın arkadaşı değildir.
Açıkçası, en sağlıklı düşünme tipi akılcı düşünmedir.” (Lazarus S:40)
Eğer insan olaylara olumlu bakabiliyorsa, gözünde her şey mükemmel ve harikadır. Yok kötü bir ruh halinde ise iyi olan şey hayatın da ki güzel olan tek şeydir. Olumlu bakış açısı,olayları bir çember içerisine alır ve o an ki psikolojik halimizi daha yapıcı bir hale getirir
‘Pozitif düşünmek zor bir işse de negatif düşünmekten daha kolaydır.’ (Scrivner S:97)
İnsanlar kelimelerle ve resimlerle düşünür , konuşurlar.Kelimeler kendimizle ya da diğerleriyle iletişime geçmemizi sağlayan araçlardır.Kötü araç gereçle iyi bir ürün çıkarmaya çalışmak boşa geçirilen zaman ve zayi olan emek demektir. Aracın kalitesi, ürünün kalitesini mutlaka etkileyecektir.
“Günlük konuşmalarımıza pozitif,güç verici kelimeler kullanmak,pozitif ve güç verici duyguları tetikleyecektir.
Evet Kıkırdama
Parlak Gülümseme
Harika Kıs kıs gülme
Süper Muhteşem
Nefis Tatlı
İyi Çekici
Mutlu Karizmatik
Heyecanlı Canlı
Taze Hoş” (Scrivner S:31)
Saydığımız bu kelimeleri yaşamımızın bir parçası haline getirmek, defalarca kendimize gül uzatmak gibidir.
OLUMLU DÜŞÜNMEYE ÖRNEKLER
*Derslerimde gayet başarılıyım.
*Hiçbir zaman ümidimi kaybetmem.
*Her zor durumdan bir çıkış yolunun olduğunu düşünürüm.
*Geleceğimi parlak görüyorum
*İçerisinde doksan dokuz iyi bir kötü var diye gemiyi batırmaya çalışmak ne kadar yanlışsa, içerisinde doksan dokuz kötü bir iyi bulunan gemiyi batırmaya çalışmak da o kadar yanlıştır.
*Her insanda güzel bir yönün olduğuna inanıyorum
“Olumsuz ya da kötü yan anlamı olan kelimeler kullanmaksa negatif, kötü duygulara dönüşecektir.
Hayır Hüzünlü
İç karartıcı Aptal
Mutsuz Sinir bozucu
Zavallı Zor
Kötü Gergin
Adi Telaşlı
Sönük Kaşları çatık
Sıkıcı Bağıran
Üzücü Korkunç
Melankolik Çirkin
Zihnimizin içinde bulunduğu hal, davranışlara hemen yansır. Mesela davranışlarımız, mutlu olduğumuzda mutsuzken olduğundan çok farklıdır.” (Scrivner S:32) O halde neden zihnimizin içerisinde bulunduğu durumu güzelleştirmeyelim ki?
Yukarıdaki her bir kelimeyi bir mermi olarak algılarsak, bu kelimeleri kullanmanın, silahı kendimize çevirmekten farklı olmadığını anlarız .Mermileri azaltmaya ne dersiniz?Mutlu ve huzurlu bir yaşam için değmez mi?
OLUMSUZ DÜŞÜNMEYE ÖRNEKLER
*Hiçbir zaman başarılı olamayacağım.
*Beni hiç kimse sevmeyecek mi?
*Ne kadar aptalca görünüyorum.
*Azar işitmeye layık bir insanım
*Bu maaşla geçinilir mi?
*Usta bir şoför olma ihtimalin çok zayıf.
*Yanımda annem olmazsa iyi yemek yapamam.
*Elimi attığım her işi yüzüme gözüme bulaştırıyorum.
*Babalık bana göre değil.
Bütün bunları söyleyen kişinin iyi bir ruh hali içinde olduğunu söyleyebilir miyiz? Eğer pozitif düşünülürse tüm olumsuz ruh halinden kurtulunulabilir.
Gereklilik, zorunluluk talepkarlık ifade eden sözcüklerle konuşmak karşımızdakini rahatsız ettiği kadar bizi de huzursuz edecektir. Bu sözcüklere örnek olarak ’Gitmeliydin, İçemezsin,Gerekirdi gibi’ kelimeleri gösterebiliriz.Bu sözcüklerin yerine ‘Yapardım,Dilerim,Gelirdim,Düşünürdüm,İsterim,Tercih ederim gibi’ şeklindeki sözcükleri kullanabiliriz.’Bu oda da sigara içemezsin.’ ifadesinden ‘Bu oda da sigara içmemeni tercih ederim.’ İfadesi son derece daha olumlu bir atmosfer yaratıcı ifadedir. Bu durum uzmanların önemle üzerinde durdukları iletişim sürecinde ‘Sen’ dilinin yerine ‘Ben’ dilinin kullanılmasıyla da ilgilidir.
Olumsuz düşünmeden kaçmayayım diye hatalı olumlu düşüncelere kapılmak da telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. “Yanlış iyimserlik ile rasyonel iyimserlik arasındaki fark iki değişik durumda görülür:(1)’’Endişelenecek hiçbir şey yok,herşey harika olacak.’’Bu yanlış iyimserliktir.İkinci durum rasyonel iyimserliği yansıtmaktadır:(2)’’Elimizde gerçek bir sorun var,her şey iyi görünmüyor.Fakat adım adım ilerleyebilirsek belki bir şeyler yapabiliriz.’’ (Lazarus S:44)
Diğer bir yanlış düşünüş tarzımızda mutsuzluğumuzun nedenlerini dışımızdaki olaylara yüklemek şeklinde ki eğilimlerimizdir.’Karşıma geçip de -Aklını başına al -demesi beni çıldırtacak gibi etki yaptı .’ şeklinde ki konuşmalara zaman zaman şahit olmaktayız.Oysa günümüzde bu tür konuşmaların her an her ortamda televizyon,radyo v.s ile karşımıza çıktığını düşünecek olursak yara almamak ya da az yara almak açısından eskilerin söylediği: “Sopalar ve taşlar kemiklerimi kırabilir,ama kelimeler canımı asla yakamaz.’’(Lazarus S:45) sözü devamlı hafızalarda tutulmalıdır.
Huzur maddi bir öge olmayıp,duygusal bir unsurdur.Acıdan intikam almanın yolu onu neşe ve sevince döndürebilmekten geçer.Aksi halde acı tüm sağlığımızı tehdit eder bir duruma gelecektir.Huzur ve mutluluğun içimizde olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmayalım.Ham madde bizde olduğu gibi onu işleyecek olan teknoloji de biz de mevcuttur.
Çevremdeki insanları şöyle bir gözden geçirdiğimde mutlu olanların azınlıkta olduğunu görüyorum.Aynı zamanda başarılı olanların da bu azınlık içinde yer alması dikkatimi çekiyor
Her insanın sahip olması gereken en temel becerilerden birisi şudur. Olaylara olumlu anlamlar yükleyebilmek.Tepkilerimizin şeklini ve içeriğini belirleyen,oluşturduğumuz bu anlamlardır.Anlamın olumluluk derecesi,bizde yarattığı etkilerin derecesini de değiştirecektir.
.
Acılar sevinci,ölümler yaşamı,başarısızlıklar başarıyı,kötüler iyiyi,çirkinlikler güzellikleri fark ettirir.Acıları göremezsen ardından gelecek sevinci ,ölümü görmezsen yaşamın kıymetini,çirkinlikleri görmezsen güzelliklerin kıymetini anlayamazsın.Savaşların ilk bakışta olumlu olarak nitelendirilebilecek hiçbir yönü yoktur.Ancak savaş bazı durumlarda halkına zulmeden bir diktatörün gitmesi,alt yapı yetersizliği nedeniyle hastalıkların kol gezdiği bir kentin yeni baştan imarı,sindirilmiş bir milletin özgürlüğü demek olabilir.Kalbimiz de ki bir rahatsızlık,diğer insanların iyi muamele etmek şeklinde kendi gösterebilir.
Bir çok insanın,olumsuz gibi görünen olaylardan olumlu sonuçlar çıkartamadığı gibi yaşadığı mutlu anların dahi farkına varamaz bir hale geldiğini görmekteyiz.
Mutlu insanla mutsuz insan arasında ki en önemli farklardan birisi,evrenin dilini farklı tercüme etmelerinde yatmaktadır.Tercümesinde ki bakış açısı olumlu olanlar yaşama olumlu bir anlam yüklemekte,tercümesinde ki bakış açısı olumsuz olanlar,yaşama olumsuz anlamlar yüklemektedirler.
Olumlu düşünebilmek bir sanattır.Yaşam da mutlu olabilme hayatı kucaklayabilme sanatı.Gelin her birimiz,içinde bulunduğumuz yaşama Picasco’nun fırça izlerini, Mozart’ın müziğini,olumsuz düşüncelere karşı Muhammed Ali’nin yumruk darbelerini ekleyelim.Unutmayalım.Her şey bizim elimizde.
İşte size beğenerek okuyacağınızı umduğumve konumuzla ilgili güzel bir hikaye.
Arjantin’ li ünlü golfcü Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış,
ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak
üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına
yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın başarısını kutladıktan sonra ona
çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı öykü De Vincenzo’ yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona, “Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın” dedi.
Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği’ nin
bir görevlisi yanına geldi. “Otoparktaki görevli çocuklar geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanına bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunu söylediler bana” dedi. De Vincenzo evet anlamında başını salladı. “Evet” dedi görevli, ” Sana bir haberim var. O kadın bir sahtekardır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Seni fena halde kandırmış arkadaşım.” De Vincenzo, “Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?” dedi. “Hayır, yok” dedi görevli. “İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber.”
AYNI PENCEREDEN DIŞARI BAKAN İKİ ADAMDAN BİRİ,
SOKAKTAKİ ÇAMURU, DİĞERİ İSE
GÖKTEKİ YILDIZLARI GÖRÜR.( WWW.rehberlik.biz.)