BİLMEMENİN KEYFİNİ ÇIKARIN
Az sonra öleceğinizi bilmek ister miydiniz?Annenizin eşinizin ve çocuklarınızın freni patlamış ola bir kamyonun altında kaldıklarını.Kimisini ölü,kimisini ise hastanede yaralı olduğunu bilmek ister miydiniz? İster miydiniz bilmeyi, komşunuzda çıkacak yangında sizin evinizin de yanacağını?Eğer bildiğiniz halde bütün bu sayılanlar zamanı geldiğinde gerçekleşecek olsa,yaşamaktan zevk alabilir miydiniz?
İnsanların gelecekte neler olacağına dair bir fikir sahibi olsalardı,yaşamda mevcut olan denge alt üst olurdu.Sadece kendi yaşamlarını değiştirmeye çalışmakla kalmaz.başkalarının hayatlarına da müdahale etmeye başlarlardı.
Bilinmezlik gizemi,sırrı,heyecanı ve ümidi içerisinde barındıran bir kavramdır.Hayata neşe katan,insanlar arasında kenetlenmeye yardımcı olan bir kapalı ve karanlık bir kutudur.Kutunun içerisinde ne olduğunu ancak,o kutuyu meydana getiren bilir.Sırrın insanlar tarafından bilinmesi için kutunun açılma zamanın gelmesi gerekir.Ayrıca her insanın açığa çıkmış olan sırra verdiği anlam farklılık arz etmektedir.
Konumuza örnek oluşturması için Kur’an-ı Kerim’de yer alan; Hızır (a.s) ile Musa(a.s) arasında geçen kıssayı aktarmak istiyorum sizlere.
“65- Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66- Musa ona: “Allah’ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” dedi.
67- (Hızır) dedi ki: “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin.
68- “İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?”
69- Musa: “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim” dedi.
70- (Hızır) dedi ki: “O halde bana tabi olacaksın; ben sana sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!”
71- Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi: “Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın.”
72- (Hızır:) “Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.
73- Musa dedi ki: “Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma.”
74- Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: “Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın” dedi.
75- Hızır dedi ki: “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?”
76- (Musa) dedi ki: “Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma! Hakikaten benim tarafımdan ileri sürülebilecek son mazerete ulaştın.
77- Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: “İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın” dedi.
78- Hızır dedi ki: “İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”
79- “Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.”
80- “Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk.”
81- “İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin.”
82- “Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur.”(Kehf suresi Ayet:65-82)