Hitler’in Örnek Arayışı
Hitler, çocukken yaşadığı baba yoksunluğunu daha sonra da duymuş olmalıdır. Bunun belirtisi de saygı duyabileceği, öykünebileceği güçlü bir erkek tipini kendisine örnek olarak aramasıdır. Çocukluğunda tanıdığı erkekler önder rolü için doyurucu değildi onun özlemleri için. Bu amaçla öğretmenlerinden kimine saygı duymuş ama gerek babasının kötü etkisi, gerekse bu öğretmenlerin tutarsızlıkları nedeniyle örnek arama girişimi başarısızlığa uğramıştı. Daha sonraları, bu gereksinimini karşılayacak tipleri tarihte aramaya kalktı. Sezar, Napolyon ve Büyük Frederik, bağlandığı tarihsel kişiliklerden bazılan oldu. Hemen hemen her çocuk için tarihsel kişilerin önemli bir rolü olmasına karşılık, gene de bu konuda yetersiz kalırlar. Çocuk aklında daha önceden daha sağlam bir temel bulunmadıkça bu tür kahramanlar somutluk kazanamazlar; çünkü ilişki tek yanlı kurulur. Bu sav, Hitler’in Viyana’daki yaşamı boyunca kendisini özdeşleştirmek için aradığı politik kişiler için de geçerlidir. Bir süre için, Schenerer ve Lueger onun kahramanları olmuşlar ama onların birtakım politik inançları, Hitler’in usunda örnek oluşturmalarına, duygularını yönlendirmelerine karşılık, onun için sürekli bir kılavuz ve ömek olma işlevini yerine getirmemişlerdi. Askerlik yıllannda Hitler, güçlü erkek önderlere, onu yönlendirecek ve koruyacak tiplere rastlamıştır.
Hitler, boyun eğmesi, bağlılığı, verilen görevleri layıkıy ia yerine getirmesi bakımından ömek bir asker olmuştur. Ruhbilimsel açıdan bu yıllarda o, asker ocağını, her zaman aradığı ama bir türlü bulamadığı mutlu bir aile ocağı ülküsünün yerine koymuş, bu nedenle görevini isteyerek ve bağlılıkla sürdürmüştür. Askerliği o denli sevmiştir ki, 1916’da yaralandığında birlik komutanına mektup yazarak görevine dönmek istediğini belirtmiştir.
Savaştan sonra da orduda kalıp subaylarına karşı aşın boyun eğen tavrını sürdürmüştü. İstedikleri her şeyi yapmaya gönüllüydü. Hatta arkadaşlannı gammazlayıp öldürülmelerini sağlamaya bile… Hitabet yeteneğini gören subaylar, özel bir propaganda görevini yerine getirmesi için onu seçtiklerinde sevinçten uçmuştu Hitier. Politika yaşamının başlangıcıydı bu. O zamanlarda bile kendisine önder aradığı açıkça görülüyordu. Bu yıllarda kendisini büyük bir önderi müjdeleyen biri olarak düşlemiş olmalı. Gene daha bu yıllarda bile kendisine örnek olarak seçmek istediği önemli kişilere karşı boyun eğen bir tavrı vardı. Örneğin, Von Kahr, Lundendorff ve Hindenburg bunlardan birkaçıdır.
Sonraları onları birbirlerine düşürdüğü ve oldukça kötü davrandığı doğrudur. Ama bu değişim onlardaki kusurları, yetersizlikleri fark ettikten sonra olmuştur. Olgun bir yaşa geldiklerinde aradıkları, boyun eğecekleri kişilerin, onlar için her yönden yetkin olmaları, sözcüğün tam anlamıyla ‘üstün insan’ olmaları gerekir. Bu nedenle kendilerinden yüksek kişilerle, kendilerine ülküsel örnek olabilecekleri umuduyla ilişki kurarlar. Bu kişilerde bir tek kusur ya da zayıflık belirtisi görmesinler, o zaman üzerine yerleştirdikleri kaidelerden alaşağı ederler. Umutlarının yıkılışının öcünü almak amacıyla da kötü davranırlar onlara. İşte böylece Hitler de yaşamını yetkin bir ömek aramakla geçirmiş, ama sonunda hep onların bir kusurlarını yakalayıp kendisinden üstün olmadıkları inancına varmıştır. Çocukluğunun ilk yıllarından gelen bu eğilimle, yıllar boyunca bu tür kişilerin unvan ya da adlarını eksiksiz söyleme sıkıntısına düşmüştür. Çocukluğunda üzerine düşen babasının gölgesidir bu!