Hitlerin Çocukluğu
Hitler, Avusturya’da Linz yakınlarında Braunaua mınn’de 20 Nisan 1889 tarihinde dünyaya geldi. Gümrük memuru Alois Hitler’in oğludur. Şu kesinlikle söylenebilir ki Hitler’in aile tarihi inanılmayacak kadar karmaşık ve bir o kadar da esrarengiz olaylarla doludur.
Hitler doğumu ile ilgili Kaugam kitabında şöyle anlatır kendini: “Mutlu bir tesadüf beni iki Alman Devleti’nin sınınn daki Braunauamınn adlı kasabada dünyaya getirdi.
Büyük bir vazifenin sembolü gibi görünüyordu doğduğu şehrin durumu. Çok iyi hatırlanacak başka özellikleri de vardı. Bu garip yuva, yüz yıl kadar önce, çok dokunaklı bir trajediye sahne olmuştu ve bu olay Alman Milleti’nin tarihinden h’Çbır zaman silinmeyecek bir sahne gibiydi. Vatanımızın en buyuk yıkım ve istilaya uğradığı o yıllarda, Johannes Palm adında Nürnbergli bir kitapçı, çok sevdiği Almanya’st için burada can vermişti. Kendisi bir Fransız düşmanı ve koyu bir milliyetçiydi. Düşmana direnç gösteren arkadaşlarının adını vermediği için öldürülmüştü.
Leo Schlageter de onun gibi yapmıştı. O da Fransızlara bir hükümet temsilcisi tarafından ihbar edilmişti. Bu acı ve utanç verici ihbarı, Augsburgiu bir polis müdürü yapmıştı. Bu hareketiyle Severing Devleti’nin yeni Alman memurlarına da örnek oluyordu.”
Hitler’in ailesi, 1890’lı yıllarda, kan bakımından Bavye ralı, ama siyasi bakımdan Avusturya’ya bağlı olan bu şehirde oturuyordu. Babası görevini iyi bilen ve buna bağlı bir devlet memuru idi. Annesi ev işleriyle uğraşır, çocuklarının üzerine şefkatle titrerdi. Bu dönem Hitler’in hafızasında pek fazla yer etmiş değildir. Çünkü birkaç yıl sonra babası yeni bir görev ile Inn Nehri’nin daha aşağılarında olan Passau’ya, yani asıl Almanya’ya geçmiştir.
Avusturya gümrüğünde memur olan babasının kaderinde yine yer değiştirmek vardı. Kısa süre sonra da Passau’dan Linz’e geldi ve burada emekliye ayrıldı. Fakat yaşlı babası için emeklilik bir dinlenme zamanı olmayacaktı. Fakir bir ziraat işçisinin oğlu olduğundan, iş için genç yaşta evden ayrılmak zorunda kalmış, daha on üç yaşında iken heybesini sırtlayıp, doğduğu orman köyünü terk etmek zorunda kalmıştı. Yaşlı köylülerin onu vazgeçirmeye çalışmalarına rağmen, bir zanaat öğrenebilmek için Viyana’nın yolunu tutmuştu. Cebinde sadece üç lira ile meçhul bir yolculuğa çıkmak, babası için önemli ve üzüntü verici bir karar olsa gerek. Dört yıl sonra yine işçiydi ve hayatından hiç memnun değildi. O yıllarda hüküm süren sefalet, onu yapmakta olduğu işi terk edip daha yüksek derecede bir iş bulmaya ve daha önemli bir kişi olmak için çalışmaya itiyordu.
Babası elli altı yaşında aktif hayattan çekilmiş bulunuyordu, fakat bir gününü bile boş geçirmeye tahammül edecek bir insan değildi. Yukarı Avusturya’da, küçük bir kasaba olan Lambach civarında bir arazi satın aldı ve bunu işlemeye başladı. Böylece, uzun uğraşlar ve çalışmalardan sonra, yine aile mesleğine dönmüştü.
[ad#uyari]