1995 yılında Harris Araştırma Bürosu, beş yılını erkek izci olarak geçirmiş olan yetişkinler üzerinde bir araştırma yapmıştı.Erkek izci grubunda en az beş yılını geçirmiş olan yetişkinlerin yüzde doksan sekizi liseyi ve bunların yüzde 40’ı koleji bitirmiş olmasına rağmen izcilik yapmamış olanların mezuniyet oranı sadece yüzde 16 idi. Gelirleri 50. 000 doları geçen yetişkinlerin yüzde otuz üçü izcilik yapmış, izcilik yapmayanların ise sadece yüzde 17’si bu başarıyı yakalamışlardı. Yapılan diğer araştırmalarda ayda yürüyen on iki astronottan on birinin erkek izciler arasından gelmiş olduklarını göstermişti. Askeri akademilerden mezun olan kişilerin yüzde 85’i izcilikten gelmektedirler. Tüm bunlara ek olarak, Harris Araştırma Bürosu’nun incelemelerine katılan kişilerin 34’ü izcilik süresince öğrendikleri şeylerin kendilerine müthiş derecede yararlı olduğunu söylediler.
Erkek izcilere öğretilen değerler çok önemliydi ve hâlâ da önemli. Her izci toplantısında, izciler sırasıyla tek tek izci selamı verirler ve izci yeminini ederler: “İzci yasasına uyacağıma; Allah’a ve ülkeme karşı görevimi elimden geldiğince mükemmel yapacağıma; diğer insanlara her zaman yardım edeceğime; kendimi fiziksel yönden güçlü, mantıksal yönden ayakta ve ahlaki yönden sağlam tutacağıma şerefim üzerine yemin ederim” Bunun ardından izciler izci sloganını ve İzci Kanunu’nu tekrar ederler: “Bir izci güvenilir, vefalı, yardımsever, arkadaş canlısı, meraklı, neşeli, tutumlu, cesur, temiz ve hareketli olmalıdır.” İzcilerden her gün bir şeyleri başarmaları beklenir.
Yukarıda üstelenenlerin hepsi karakter nitelikleridir ve bunların hepsi öğrenilebilir ve öğretilebilir. Bu niteliklere sahip olan kişilerle beraber olmaktan ya da çevrenizde bu tip insanların bulunmasından zevk almaz mısınız?Birkaç sosyolog Amerika’ya gelen EndonezyalI göçmenler üzerine bir araştırma yaptı. Ve son derece çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Bu göçmenler Amerika’nın çeşitli yerlerine yerleştiler ve akademik yönden başardıkları şeyler çok çarpıcıydı.
Bu konudaki birkaç etken gerçekten insanın ilgisini çekiyordu. Birincisi, ebeveynler çocuklarına sık sık kitap okuyorlardı ve ister kendi ulusal dillerinde isterse de İngilizce kitaplar okusunlar hiçbir şey fark etmiyordu. İkincisi, çocuklara atalarıyla gurur duymaları öğretiliyor ve kendilerine verilen Amerikan ayrıcalıklarına minnettar olmaları gerektiği belirtiliyordu. Üçüncüsü, ebeveynler eğitmenlerle işbirliği yapıp beraber çalışarak çocuklarına mümkün olan en iyi eğitimi vermeye uğraşıyorlardı.
Bu çocukların çoğu yazarlığı, doktorluğu, hemşireliği, öğretmenliği, sanatçı olmayı, mühendisliği, avukatlığı seçiyor ve yabancı Amerikalıların bir sonraki jenerasyonuna model oluşturmayı hedefliyorlar. Bir yandan nitelikli bir eğitim alarak Amerika’da kabul görmeyi başarırken diğer yandan da kendi kültürlerini devam ettirmeye ve onurlarını yükseltmeye uğraşmaları çok heyecan verici gözüküyor.
Sonuçlara baktığımız zaman, aynı betimleme ortaya çıkıyor. Öğrencilerin hepsinin kendileriyle ilgili sağlıklı bir betimlemeleri var. Bu betimleme, onlara ebeveynleri tarafından gösterilen sevgi, ilgi ve zamanla geliştirilmiş ve güçlendirilmiş. Aynı zamanda ebeveyn ve eğitmen arasındaki işbirliği ile güçlendirilmiş ve kültürlerine karşı duydukları gururla çevrelenip kuşatılmış.