• Sınıf Seçiniz

  • Branş Seçiniz

  • İçerik Türü

  • Ara

KENDİNİZİ TANIYIN

KENDİNİZİ TANIYIN
Kendimizi sevmenin yolu kendimizi tanımadan geçer . Özellikle bayanlar, neden aynanın karşısına geçip saatlerce makyaj yaparlar? Gerek kendileri ve özellikle de başkaları beğensin diye. Peki aynı özeni,bayan olsun, erkek olsun içsel özelliklerimiz içinde uyguluyor muyuz?Vücudumuzu dinliyor muyuz?Bu soruya içtenlikle cevap verildiğinde cinselliğimizin ve gıda ihtiyacımızın ön planda yer aldığını görürüz.Aynı özeni kalbimiz,ciğerlerimiz,gözlerimiz ve özellikle de ruhumuzun istekleri için de gösteriyor muyuz?Kendi adıma ‘maalesef’ diyorum.
“Ben kimim? Kendinize karşı dürüst müsünüz? Dürüst olmanın yolu gerçek sizi tanımaktır. Başkalarının olduğunu düşündüğü kişi misiniz-ya da göstermeye korktuğunuz başka bir yönünüz daha var mı? İstemediğiniz parçaları değiştirebilir ya da istediğiniz parçayı genişletebilir misiniz? “(Scrivner S:21)

Kendimizi tanıyabilmek için kullanmamız gereken birkaç metot vardır. Bunlardan birincisi kendimizi dinlememizdir. “Kendinizi dinlemelisiniz dediğim zaman, olaylar karşısında içgüdüsel tepkilerinizi tanımayı öğrenmeniz gerektiğini de ifade etmek istiyorum…Kendinizi dinlemek ,gerçekte ne istediğinizi kavramada dürüst olmakla ilgilidir.”(Scrivner S:64) Bir gün boyunca yaptığımız işlere bir bakalım.Hangi işimizi önceden düşünerek planlayarak yapıyoruz?Üzerimize aldığımız sorumluluk gerçekte bizim taşımamız gereken bir yük mü?Biz bu sorumluluğa karşı neler hissediyoruz.Bu sorumluluğunu gereklerini yerine getirmenin bize getirisi ne,bizden götürüsü ne? Bütün bu sorularımıza içtenlikle cevap verdikten sonra eylem boyutuna geçilmelidir.
İlk bakışta aptalca gelebilecek ancak uygulandığında çok yararlı sonuçlar elde edeceğimiz bir başka yöntemden söz etmek istiyorum. “Kendini dinleme alışkanlığı kazanmanın biri kendi kendine mektup yazmaktır. Şayet yazdığımız her kelimeyi fazla düşünmeden bunu yaparsak-bırak yazı ‘bilinçaltı’ olarak sürüp gitsin- sonuçlar gerçekten sizi şaşırtabilir.”(Scrivner S:65)Şimdi bugün ve sansürsüz.Belli bir zaman sonra bu mektuba cevap verin.Gelen ve giden mektuplar içerisindeki önemle üzerinde durulan konular bize kendimizi tanıma adına önemli, ipuçları verecek ayrıntılardır.
Bir diğer yöntem şiir yazmak ve resim çizmektir. “Biz şair değiliz ki şiir yazalım. Ressam değiliz ki resim yapalım.”şeklinde ki söylemlerinizi duyar gibiyim. Bura da önemli olan ne çizdiğiniz ve nasıl yazdığınızdan çok hangi duygu ve düşünceleri anlatmaya çalıştığınızdır. Hiç çocuk resimlerine dikkat ettiniz mi?Çoğumuz onların çizimlerini çok basit ve sıradan buluruz.Ancak anlam arayışında olan bir gözle incelediğimizde duygu ve düşünce yüklü olduklarını görürüz.Her rengin her şeklin kendileri için bir anlamı vardır. “Çocuklar sıcaklığı ve parlaklığı belirtmek için sarı rengi kullanırlar. Korkutucu ya da kötü olanı belirtmek içinse siyahı. Girdap halindeki çemberleri hızı belirtmek için kullanırlar.Çocuklar içgüdüsel olarak basit sembolleri ve belirteçleri yakalarlar.”(Scrivner S:53)Sınıf öğretmenliği yaptığım dönemde Metin(Farklı bir isim kullanılmıştır.) adlı bir öğrencim vardı.Resim dersinde öğrencilerimden bir manzara resmi çizmelerini istemiştim.Metin’in çizmiş olduğu resim çok dikkatimi çekmişti.Ormanlık bir bölge içerisinde yer alan mezarlıkta boş bir mezar.Ağaca boynundan asılmış bir kadın.Kendisiyle yaptığım özel görüşme neticesinde annesinin vefat ettiği;babasının başka bir hanımla evlendiği ve üvey annenin kendilerine iyi davranmadığı şeklinde bilgilere ulaştım.Görüldüğü üzere Metin üvey annesine olan öfkesini ürkütücü de olsa kendince seçmiş olduğu bir dil yoluyla anlatmaya çalışmıştır.Bir diğer örnekte rehber öğretmen olarak görev yaptığım bir okulda uygulamış olduğumuz otobiyografi tekniğinin sonuçlarına ilişkindir.Bir çok öğrencinin sözlü ifadeyle hiç kimseye ifade edemeyeceği bir çok sıkıntısını sorununu kağıt üzerine rahatlıkla aktarabilmiş olmasıdır.
Bir diğer yöntem de kendi kendini gözlemektir. Katıldığım bir seminer sırasında şöyle bir hikaye dinlemiştim. Aklımda kadarıyla bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.Bir zamanlar Musevi bir din adamı varmış.Bu kişi her gün büyük bir evin yanından geçip biraz ilerde bulunan gölün kıyısına varır oturur, saatlerce öylece göle bakar dururmuş.Bir müddet sonra kalkar tekrar geldiği yoldan yürüyerek evine dönermiş.Ancak bu arada o büyük evin bekçisi kapı aralığından bu din adamının davranışlarını izler ve davranışlarına bir anlam veremezmiş.Günün birinde bekçi,merakını yenemeyip,din adamının karşısına çıkmaya karar vermiş.Yine bir akşam vakti,gölden dönmekte olan din adamına yaklaşarak:
-Merakımı bağışlayın.Sizi her gün izliyorum.Saatlerce göl kenarında boş boş oturup geliyorsunuz.Ben buna bir anlam veremedim der.
Din adamı bekçiye:

-Ben de seni kapı aralığından gizlice beni izlerken görüyorum ve ne işle meşgul olduğunu merak ediyorum der.
Bekçi:
-Ben villanın bekçisiyim. Benim işim, villaya gelen yabancıları gözetlemektir, der.
Din adamı:
-Ben de sana nasıl cevap vereceğimi düşünüyordum. Ağzından çıkan bir sözcük bana ilham kaynağı oldu.O da “gözetlemek” sözcüğü.Ben de her gün göl kıyısına gidiyorum.Kendimi gözlüyorum.Ancak benim senden farklı olarak,içerden gelen ve gözetlemem gereken misafirlerim de oluyor,der.
Bekçi:
-Ben yaptığım görev karşılığında ev sahibinden belli bir ücret alıyorum.Peki senin yaptığın işin ücreti var mı?diye sorunca din adamı:
-Gözlemle davranışının her anı bir hazinedir.Ve ben bu anı hiçbir şeyle değişmem,der.
İzleyici olmaya ne dersiniz. Hayallerinizi, rüyalarınızı, beklentilerinizi, korkularınızı…Ama sadece izleyici.Yabancı biri gibi,dışardan.Taraf tutmayan kayıtsız,şartsız ve taraf olamayan bir izleyici.Bir uçağın geçişini gözler gibi.Hiç dokunmadan.Herhangi bir konunun doğruluğunu ya da yanlışlığını savunmak taraf tutmak ve konuya müdahil olmak demektir.Hiç dokunmadan bırakın anılar,olaylar kızgınlıklar,üzüntüler serbestçe dolaşsın.Ölçüye vurmaya çalışmayın.Bunu yaparsanız kendi kendinizi baskı altına almış,disipline etmiş olursunuz.Ancak bunu başarmak kolay bir iş değildir.Düşüncelerin dışında olmak.İçte ne varsa düz duvara yansıtıp izlemek.Ekranımızı bembeyaz bir çarşafa dönüştürelim.Olumlu veya olumsuz hiçbir şeyin gölgesinin düşmediği bir çarşafa.
Önereceğim diğer bir yöntem insanların sizi nasıl gördüğünü tespit etmeye çalışmanızdır.Yapacağımız ilk iş kendimiz hakkında bir takım sorular sormak ve cevaplandırmaktır.Ancak burada vereceğimiz cevapların dürüstçe ve gerçekçi olması gerekir.Aksi halde kafasını kuma gömerek vücudunu gizlediğini zanneden deve kuşuna benzeriz.Yapacağımız ikinci iş ,çevremizdeki insanlara bizi basitçe tanımlayabilecek türden sorular yöneltmektir.Örneğin:’Eğer bir araba olsaydım nasıl bir araba olurdum?Eğer bir renk olsaydım nasıl bir renk olurdum.Eğer bir ülke olsaydım nasıl bir ülke olurdum?Ne tip insanlar………….(Ülke adı) gibi olurdu?Bir mevsim olsaydım hangi mevsim olurdum?Ne tür insanlar söylediğin mevsime benzerler?Daha önce kendimize sorduğumuz sorular neticesinde elde ettiğimiz cevaplar ile çevremizdeki insanlara sorduğumuz sorular neticesinde elde ettiğimiz cevaplar kendimiz hakkında çok önemli bilgilere ulaşmamızı sağlayacaktır.
Belki aklınıza şu tür sorular gelebilir.’Kendimizi tanımak üzerinde neden bu kadar üzerinde duruyorsunuz?’.Çevreden gelen mesajlara doğru cevaplar verebilmenin yolu kendi özelliklerimizi iyi tanımaktan geçer. İçi ile dışı farklı olan insanların verdikleri cevapların da diğer insanlar gözünde pek değeri yoktur.Çünkü insanların taşıması gereken en önemli özelliklerden birisi bir bütünlük arz etmesi ve tutarlılık oluşturmasıdır.

Yorum Yazarken Türkçe Kurallarına Uyarak Yazınız Lütfen!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazının Bağlantısı: KENDİNİZİ TANIYIN
  • Tarih: 1 Mayıs 2013
  • Yazının Kategorisi: Güncel Bilgiler
  • Yazar:
  • Bu yazıyı RSS ile Takip Et
  • Diğer kaynaklarda arayın: KENDİNİZİ TANIYIN
  • Etiketler:, , ,
  • Ana Menü